Kardeşimle benim aramdaki Bu mesele hallolmalı. | Open Subtitles | هذه المسألة بينى وبين اخى . يجب أن تتم تسويتها |
Bu mesele bütün okulu ilgilendirdiği için okuldaki bütün öğrencileri çağıracağım. | Open Subtitles | بما أن هذه المسألة تخص المدرسة ككل جميع طلاب والتابعين لهذه المدرسة سيكونوا حاضرين |
Aslına bakarsanız, Albay Green Bu meseleyi sizinkilerle görüştü. | Open Subtitles | أنا لاأنتمى إليكم أنا أنتمى إلى البحرية الأمريكية فى الواقع كولونيل جرين قد تناول هذه المسألة مع رجالكم |
Kamu Güvenliği Bürosunun artık bu sorunu araştırma yetkisi yok. Afedersiniz? | Open Subtitles | مكتب الأمن العام ليست لديه أيّ سلطة للتحقيق في هذه المسألة. |
bu konu, komisyonun bir sonraki toplantisinda tartisilana kadar harekete geçmeyeceksiniz. | Open Subtitles | لا تقم بأي عمل حتى تناقش هذه المسألة من قبل اللجنة |
Böylece Sorun kalmayacaktır. | Open Subtitles | بحلول ذلك الوقت هذه المسألة برمتها وسيتم استيضاحها. |
- Çekil yolumdan. - Önce Bu işi halledeceğiz. - Görmek istemiyorum. | Open Subtitles | ابتعد عن طريقى بل سنسوى هذه المسألة أولا |
Bu olayı mümkün olduğunca gürültü patırtı olmadan çözmek istiyoruz. | Open Subtitles | أفهم ذلك. نريد حل هذه المسألة بأقل ما يمكن من الدعاية. |
Efendim, Bu mesele üzerinde cinsiyetinizin en az iki kat değeri var. | Open Subtitles | سيدتي, ماهية جنسك قيمتها الضعف في هذه المسألة |
Bu mesele, çok uzun süredir siyasetin kanayan yarası olmuştur. | Open Subtitles | هذه المسألة لاحقت السياسة لفترة طويلة جداً |
Elçiliğinize, tüm ilgimizin Bu mesele üzerinde olacağını söyleyin. | Open Subtitles | .قل لسفارتك ان هذه المسألة سترعي كامل انتباهنا |
Söylemem gereksiz, hepiniz sessiz kalmaya yeminlisiniz... ve Bu meseleyi başka kimseye açmayacaksınız. | Open Subtitles | لا حاجة للقول، بانكم كلكم أقسمتم على الصمت التام و لن نناقش هذه المسألة خارج هذه الغرفة. |
Biliyorum.ve ben Bu meseleyi konuşmak için sana gelecektim. | Open Subtitles | أعرف هذا. وأنا كنت قادم إلى بيتك لمناقشة هذه المسألة |
İstihbarat Müdür Vekili olarak görevim, Bu meseleyi, Senato'nun Gözetleme Komitesi'ne bildirmektir. | Open Subtitles | بصفتي مدير الإستخبارات بالنيابة عن واجبي إطلاع لجنة الكونغرس المشرفة على أعمالي على هذه المسألة |
New Hampshire'in en tepesinden en aşağısına kadar bu sorunu konuşarak gittiğimiz yürüyüş boyunca toplamda 200 kişi bize katıldı. | TED | 200 شخص شاركونا المشي، أثناء انتقالنا من أعلى نقطة إلى أسفل نقطة في نيوهامبشير ونحن نتحدث عن هذه المسألة. |
Ve beni hayretler içinde bırakan, görmeyi kesinlikle tahmin etmediğim şey ise bu sorunu konuştuğumuz herkeste var olan tutku ve öfkeydi. | TED | وما صدمني، هو شئ لم أتوقع أبدًا أن أجده، هو الشغف والغضب الذي يعتري كل من تحدثنا معه بشأن هذه المسألة. |
Açıkçası, bu konu politikacılara ve Birleşmiş Milletler'e bırakılamayacak kadar önemli. | TED | والحقيقة هي أن هذه المسألة هي أهم من ذلك بكثير لتترك للسياسيين وللأمم المتحدة. |
Sevgilim, diğer bir Sorun da ne biliyor musun? | Open Subtitles | حبيبي، أنت تعرف ماذا أيضا بشأن هذه المسألة الأخرى؟ |
-Çekil yolumdan. -Önce Bu işi halledeceğiz. -Görmek istemiyorum. | Open Subtitles | ابتعد عن طريقى بل سنسوى هذه المسألة أولا |
Bence bütün gece konuşursak Bu olayı çözebiliriz. | Open Subtitles | إن تكلمنا طوال الليل فسنسوي هذه المسألة حتماً |
Şimdi, babanla ben Bu konuyu tartıştık ve işte son kararımız. | Open Subtitles | الآن , لقد ناقشنا انا وأباك هذه المسألة وهنا خلاصة الكلام |
Bu konunun medeni bir şekilde çözülmesini istiyorum ve senin kadar medeni başka bir Tauron daha düşünemiyorum, Tse'Jospeh. | Open Subtitles | أوَدُّ هذه المسألة أن تُحْلَّ بطريقةٍ مُتَحضّرة وأنا لَن أُفكّرَ بأي توراني آخرِ مُتَحضّر مِثْلك، يوسف |
Şaka bir yana, hepimiz Bu meselenin çözülmesini istiyoruz mahkûmiyet kararı çıkacağına inanıyoruz. | Open Subtitles | بكل جدية، نريد تسوية هذه المسألة فلنبقِ المعنويات عالية في ظل وجود حكم |