Hayatımda başka hiç bir şey yok. | Open Subtitles | أَرْجعُ للبيت مِنْ العملِ، وكُلّ عِنْدي عملُي. هناك لا شيء ما عدا ذلك في حياتِي. |
Mulder, yapabileceğin bir şey yok. | Open Subtitles | مولدر، هناك لا شيء الذي أنت يمكن أن تعمل. |
O iyi bir askerdi, ama onu geri getirmek için yapabileceğin bir şey yok! | Open Subtitles | هي كانت صلبة جيدة، مولدر، لكن هناك لا شيء الذي أنت يمكن أن تعمل لإعادتها. |
Ona benziyor ama o arabanın içinde sevdiğin adama dair hiçbir şey yok. | Open Subtitles | يَبْدو مثله لكن هناك لا شيء من الرجلِ الذي أحببتَه في تلك السيارةِ. |
Burada taş ve çamurdan başka birşey yok. | Open Subtitles | نعم، حَسناً، هناك لا شيء هنا لكن الوسخَ والصخورَ. |
Pekala, burada bir şey yok, kaseti geri saralım. | Open Subtitles | حسنا، هناك لا شيء هنا لذا دعنا نلفّ الشريط. |
Korkmayın efendim. Korkacak bir şey yok. | Open Subtitles | هو حسنا، سيد هناك لا شيء الّذي سيكون خائف من. |
İstediğim bir şey yok, Ajan Mulder, ...annenin nasıl olduğunu bilmek dışında. | Open Subtitles | هناك لا شيء أريد، الوكيل مولدر، ماعدا للرؤية كم عمل أمّك. |
Yapabileceğimiz bir şey yok Niles. | Open Subtitles | هناك لا شيء الذي نحن يُمْكِنُ أَنْ نَعمَلُ، النيل. |
Bu evde bu koltuk dışında bana ait bir şey yok. | Open Subtitles | هناك لا شيء لي حول هذا المكانِ ماعدا كرسيي. |
Telaş edecek bir şey yok. | Open Subtitles | حَسَناً، هناك لا شيء الّذي سَيُقلَقُ حول. |
Bu adamda doğaüstü bir şey yok. | Open Subtitles | أعدك هناك لا شيء عالم ماوراء الطبيعة حول هذا الرجل. |
Yapabileceğim hiç bir şey yok. | Open Subtitles | هناك لا شيء الذي أنا يُمْكِنُ أَنْ أعْمَلُ. |
Yukarıdaki kadının benim yaşlı halim olduğunu biliyorum ama onda tanıdık gelen hiç bir şey yok. | Open Subtitles | أَعْرفُ بأنّ الإمرأةِ فوق هناك ني عندما أَنا كبير السنُ، لكن هناك لا شيء مألوف حولها. |
Eğer şikayetinizi geri alıyorsanız, yapacak bir şey yok. | Open Subtitles | إذا أنت تَسْحبُ الشكوى، هناك لا شيء الذي أنا يُمْكِنُ أَنْ أعْمَلُ. |
- Hayır, iki canın alınmasını kolaylaştıracak hiçbir şey yok Booth! | Open Subtitles | لا، هناك لا شيء ذلك يُحقّقُ خسارة روحين أسهلِ لي، بوث. |
Korkacak hiçbir şey yok. -Evet, hepsi kadın. | Open Subtitles | هناك لا شيء تخافي منة نعم، كل هؤلاء النساء. |
Yasal olarak yapabileceğin hiçbir şey yok. | Open Subtitles | هناك لا شيء الذي أنت يُمْكِنُ أَنْ تَعمَلُ مِنْ وجهة نظر قانونية. |
Bugün yapılacak birşey yok. | Open Subtitles | هناك لا شيء الذي نحن يُمْكِنُ أَنْ نَعمَلُ اليوم. |
Polisin nesnelliğini yitirmesinden daha kötü bir şey yoktur. | Open Subtitles | هناك لا شيء أسوأ من شرطي هذه قلة في الموضوعيةِ |
Annesi tarafından terkedilmiş genç bir kızın komik bir tarafı yok. | Open Subtitles | هناك لا شيء مضحك حول a بنت مراهقة التي أمّ تَركتْها. |
ama ona bunda utanılacak bir şey olmadığını kanıtlamak için, | Open Subtitles | لكن لتَشويفها بأنّ هناك لا شيء الّذي سَيَكُونُ خجلان مِنْ، |
Üç acı veren hafta sonunda, elimizde hiçbir şey yoktu. | Open Subtitles | لثلاثة أسابيع مؤلمة كان هناك لا شيء |