Kahve fidelerini ilerideki tepede buldum. Hepimize yetecek kadar var. | Open Subtitles | وجدت النباتات على قمة الجبل هناك ما يكفي لنا جميعاً |
Çocuklarla size hafta boyunca yetecek kadar var. | Open Subtitles | يفترض أن يكون هناك ما يكفي الجميع لبقية الأسبوع |
Bir gün için yeterince azap, hüzün ve kişisel gelişim oldu. | Open Subtitles | كان هناك ما يكفي من العذاب والكآبة والنمو بالشخصيّة ليوم واحد |
Böyle bir sorunumuz olmasının bir sebebi de sağlık sisteminde bu önleyici yaklaşımın yeterince olmamasıdır. | TED | جزء من السبب الذي لدينا هو هذا اللغز وذلك لأنه ليس هناك ما يكفي من الذين يبحثون عن منبع المرض في نظام الرعاية الصحية |
Burada yaşamak için yeterince yiyecek ve su var. Dışarı çıkmadan neredeyse iki hafta yeter. | Open Subtitles | هناك ما يكفي من الطعام والشراب لمدة أسبوعين دون الحاجة للخروج |
Evet, çünkü masada Yeteri kadar nişasta olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | لنأكله مع البطاطا والحلويات؟ نعم لأني لا أظن بأن لدينا هناك ما يكفي من النشاء على الطاوله |
Neyse ki, burada kısmî yeniden oluşturma için yeterli kafatası var. | Open Subtitles | أأمل أن يكون هناك ما يكفي من الجمجمة لإعادة بناء جزئية |
Endişelenmeyin. Hepinize yetecek kadar var. | Open Subtitles | لا تقلقوا ، هناك ما يكفي للجميع |
Herkese yetecek kadar var. Güzel. Arayın beni. | Open Subtitles | هناك ما يكفي الجميع ، هذا جيد إتصلوا بي |
Herkese yetecek kadar var. Güzel. Arayın beni. | Open Subtitles | هناك ما يكفي الجميع ، هذا جيد إتصلوا بي |
Ne istiyorsanız alın. Hepimize yetecek kadar var. | Open Subtitles | خذ ما تحتاج, هناك ما يكفي للجميع |
Herkese yetecek kadar var. | Open Subtitles | هناك ما يكفي الجميع |
Herkese yetecek kadar var. Sağ ol. | Open Subtitles | -لا تقلقي، هناك ما يكفي الجميع |
Evimde bunlar olmadan da yeterince odun var. | Open Subtitles | هناك ما يكفي من الأثاث في منزلي دون الحاجة إلى هذه |
Arkadaşların için de yeterince var, eğer gelirlerse. | Open Subtitles | هناك ما يكفي من أجل أصدقاءك أيضاً .. لو أنهم ظهروا |
yeterince basınç yok. | Open Subtitles | انظر كيف الانطباع يترك جزء رماد؟ هذا بسبب لأنه لم يكن هناك ما يكفي من الضغط . يجب أن يكون أعلى. |
Asıl sorun, dünyada yeterince sigara olmaması. | Open Subtitles | المشكلة هي، ليس هناك ما يكفي منهم في العالم. |
Yani 4,5 gramlık ağır kurşunları bile dengelemeye yeter. | Open Subtitles | وذلك يعني هناك ما يكفي للعامل مع ما هو أثقل من طلقات عيار 70 |
Bu günlük bu kadar hüzün ve gelişim yeter. | Open Subtitles | كان هناك ما يكفي من العذاب والكآبة والنمو بالشخصيّة ليوم واحد |
Evet ama Yeteri kadar odun yok anne ve iki tarafında da ölü alan kalırdı. | Open Subtitles | أجل, حسنا , ليس هناك ما يكفي من الخشب أمي وانت فقط تحتاجين إلى مساحة كافية من جانبيه. |
Çocuğunuzu sizden uzaklaştımak için yeterli derecede çocuk servisleri mevcut. | Open Subtitles | هناك ما يكفي هنا لخدمات الطفل لتقوم بأخذ إبنكَ بعيداً |
Bu trende bizi en azından birkaç gün tok tutacak kadar yemek var. | Open Subtitles | هناك ما يكفي من الغذاء على هذا القطار ذاته لإبقائنا عن تغذية ما لا يقل عن بضعة أيام. |
İki gün yetecek kadar su var. | Open Subtitles | حسناً.. هناك ما يكفي من المياه لمدة يومين.. |
Bu hesaplarda hepimize yetecek kadar para var. | Open Subtitles | هناك ما يكفي من المال في هذه الحسابات بالنسبة لنا جميعا |