"هو أنهم" - Traduction Arabe en Turc

    • şu ki
        
    • olmaları
        
    • sebebi
        
    • şey şuydu
        
    • yaptıkları şey
        
    Onlarında farketmedikeri şey şu ki onlar bu bölümleri izlerken asıl izlenen onlar. TED وما لا يدركونه هو أنهم أثناء مشاهدتهم العروض، يتم فعليّا مراقبتهم.
    Yani olay şu ki, bize bunu yapamazlar. Open Subtitles لكن ما أقصده, هو أنهم لا يستطيعون فعل هذا فى الحقيقة بالناس.
    Bu adamlar hakkında tek bildiklerimiz 30 yaşın altında olmaları, Open Subtitles إذاً كل ما نعرفه عنهم هو أنهم دون سن الثلاثين
    Onları hatırlıyor olmamın nedeni alışkanlıkları olan insanlar olmaları. TED لكن سبب تذكري إياهم هو أنهم أشخاص تميزهم العادة
    Üstelik çok beklenti içinde olmalarının sebebi geleceğe dönük yeni keşfedilmiş bir umutlarının olmasındandır. TED وسبب توقعهم الشيء الكثير هو أنهم لديهم أملا حديث الوجود في المستقبل.
    Olan şey şuydu, yapay zekâyı geçmişte işe aldıkları insanlara ait örnek özgeçmişlerle eğittiler. TED ما حدث هو أنهم تدربوا على عينات من سير ذاتية لأشخاص توظفوا في الماضي.
    Ama aslında yaptıkları şey bugün teknoloji ile nelerin mümkün olduğunu gösteriyorlar. TED لكن في الواقع ما يقومون به هو أنهم يظهرون ما هو ممكن من التكنولوجيا اليوم.
    Ama iyi haber şu ki, kraliçelerinden ayrılmıyorlar. Open Subtitles ولكن النبأ السار هو أنهم لن يتركوا الملكة
    Mesel şu ki, birşeyler yazabilmek için birşeyler yapmaları gerekir, etraflarını deneyimlemeleri gerekir. Open Subtitles المقصد هو أنهم عملوا شيء ما ، ليكون لديهم شيء ما يكتبوا عنه . لينشروا تجاربهم للعالم
    Önemli olan şu ki, onlar hiçbir zaman geleceğe ait endişe duymadılar . Open Subtitles المغزى هنا هو أنهم لم يقلقوا لما سيحصل بعد ذلك
    Mesele şu ki, duyacağın bu şeyler hakkında bilmen gerken şey, ben onların bedelini ödedim. Open Subtitles المقصد من تلك الاشياء التي تسمعها ما يجب أن تعرف هو أنهم كان عليهم دفع الثمن
    Ama durum şu ki onun üzerine tonlarca harika özellik eklediler. Open Subtitles ولكن الأمر هو أنهم قاموا ببناء الكثير من الأمور الرائعة على ذلك
    Hepsinin tek ortak noktası da, ölecek olmaları. TED الأمر الوحيد المشترك بينهم هو أنهم سوف يموتون.
    Hepsinin ortak özelliği alay konusu olmaları ve bunu umursamamalarıydı. Open Subtitles وما كان مشتركاً بينهم هو أنهم عانوا من السخرية ولم يهتمّوا بذلك
    Tek ortak noktaları aynı bölgede kaçırılmış olmaları. Open Subtitles الشيء الثابت الوحيد هو أنهم جميعا اختطفوا من نفس المنطقة
    Tek farkları erkeklerin bedenine yapışık olmaları. Open Subtitles كل ما في الأمر هو أنهم عالقون بأجساد الرجال.
    Onları pislik gibi davranmaktan alıkoyan tek şey ödlek olmaları ve yakalanmaktan korkmaları. Open Subtitles الشيء الوحيد الذي يمنعهم من أن يتصرفوا مثل الخنازير الواقع هو أنهم يخفون مثل الجبناء أرتكب الخطأ
    Bunun sebebi onlar diğer insanları bilgisayar olarak algılıyor, tıpkı beyinlerinin yaptığı gibi. TED والسبب هو أنهم يتعاملوا مع الأشخاص الاخرين مثل جهاز كمبيوتر، والدماغ أيضا.
    İş yerindeki insanların birbirlerinden hoşlanmasının ikinci sebebi ise genellikle birbirlerine benzemeleri. TED السبب الثاني لانجذاب الموظفين لبعضهم في العمل هو أنهم غالباً ما يكونون متشابهين.
    Olan şey şuydu birbirlerine ejderha öldürme puanı dedikleri sanal para ödediler. TED الذي حدث هو أنهم دفعوا لبعضهم البعض عملة افتراضية أسموها نقاط قتل التنين.
    Ortak olarak sahip oldukları diğer şey şuydu. Kırılganlığı tamamıyla kucaklayabiliyorlardı. TED الشيئ الأخر الذى كان مشترك بينهم كان هذا . هو أنهم كلهم تبنوا قابلية الإحساس .
    Ve Batı'nın gelişmiş ülkelerinin büyük bir cömertlikle yaptıkları şey de üçüncü dünya ülkelerindeki bu insanlara aslında ilaç alacak parası olmayan bu halklara bedava ilaç sağlamak oldu. TED إذاً فما فعلته البلدان الغربية البلدان المتقدمة، بكل كرم هو أنهم اقترحوا توفير عقاقير مجانية لكل الناس في دول العالم الثالث الذين لا يقدرون على توفير ثمن هذه العقاقير.
    yaptıkları şey, sadece orada durup, açılıp, tutuşmak. Open Subtitles ما سيحدث هو أنهم فقط يجلسون هناك، يفتحون، ويشعلون فقط،

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus