Onu hala seviyorum ama onu öldüreceğim çünkü bu Doğru olan ve bunu yapmalıyım. | Open Subtitles | و لازلتُ أحبه لكنني سأقتله لأنّ هذا هو الصواب و لأنني مرغم على ذلك |
Belki bir bir yazar olarak olgunlaşmışımdır veya belki sen buna gerçekten ihtiyacı olan ve yapması Doğru olan bir kişiye yardım edecek kadar olgunlaştın. | Open Subtitles | و بات يمكنك مساعدة شخص يحتاج للنضوج لأن هذا هو الصواب |
Umarım aklında bunun doğru şey olduğuna dair bir fikir vardır | Open Subtitles | أتمنى أن يكون لديك الشعور بأن هذا هو الصواب لتفعله |
- Annen doğru olduğunu düşündüğün şeye inanmanı istiyor - Bu doğru değil. | Open Subtitles | . أو ، فى حالة الام هذا هو الصواب . هذا ليس صحيحا |
Asıl beteri de o Doğru olanın bu olduğunu söylediği için onu sorgulamadık bile. | Open Subtitles | إليكم الأمر المُؤسف بحقّ: لم نستجوبه لأنّه أملى بأنّ تسليمه هو الصواب. |
Halkım için Doğru olanı yapıyorum. | Open Subtitles | أنا أعرف إنّ ما أفعله هو الصواب بالنسبة لشعبي |
Yaptım, çünkü işimin bir parçasıydı ve bunun doğru olduğuna inanıyordum. | Open Subtitles | قمت بهذا لأنه كان جزءا من عملي و لأنني ظننت أن هذا هو الصواب |
Bana öldürmenin doğru olduğundan başka bir şey söyleyen kimse yoktu. | Open Subtitles | لم يخبرني أحد بشيء غير أن القتل هو الصواب |
Bu durumda senin için Doğru olan bu. | Open Subtitles | ولكن .. يجب عليكي ان تغادري هذا هو الصواب |
Bence bir şey yapmalıyız. Ve Doğru olan da bu baba. | Open Subtitles | أظن أن علينا فعل شيء , و أظن أن هذا هو الصواب , يا أبي |
Buna ilk tepkim ki bence Doğru olan buydu gerçekte de Doğru olan buydu hızı artırıp parça tesirli zırh delici bombayı ateşlemek suretiyle denizaltıyı önleyip eğer torpidolarını ateşlemek üzereyse, buna engel olmaktı. | Open Subtitles | ...رد فعلى المباشر والذى أعتقد أنه كان الصواب... بل فى الحقيقه كان هو الصواب |
Ona saygı duymalısın. Doğru olan bu. | Open Subtitles | تحتاج ان تحترمه لانه ذلك هو الصواب |
Ve eminim ki Doğru olan şey benim doğrularım. | Open Subtitles | لذا أنا متأكدة ان تاريخي هو الصواب. |
Hayır, sen Doğru olan şeyi yaptın, ona yardım ettin. | Open Subtitles | ما فعلته كان هو الصواب أنتِ ساعدتها |
Yardım etmeye gider, ama sırf doğru şey bu olduğu için değil, aynı zamanda, affetmesini istemek için en iyi yolun bu olacağını düşündüğünden. | Open Subtitles | .. وستذهب لمساعدتها .. ليس فقط لأن هذا هو الصواب ولكن لأنها الطريقة الوحيدة التي .. تستطيع أن تفكر فيها |
İnanıyorum ki bunun doğru şey olduğunu anlayacak kadar değiştin. | Open Subtitles | وأنا أعتقد بكلّ صدق أنّك قد تغيّرتَ لتعلم أنّ هذا هو الصواب |
Birisinin arabasını hayali olarak çizdiğinde yapılacak doğru şey not bırakmaktır. | Open Subtitles | ترك ملاحظة هو الصواب عندما تتسبب في خدش خيالي على سيارة أحد ما |
Öldürmenin doğru olduğunu düşünmelerini engelleyecek sözleri duymaya ihtiyaçları var. | Open Subtitles | بحاجة لهذه الأفكار الآن لتغير فكرة أن القتل هو الصواب |
Herkes sana yanlış bir şeyin doğru olduğunu söylese bile. | Open Subtitles | حتي لو كان الجميع يخبرك بأن الشيئ الخاطئ هو الصواب |
Doğru olanın bu olduğuna eminim, Kyle. | Open Subtitles | أعلم أن هذا هو الصواب يا (كايل). |
Ben sadece... Doğru olanı bulduğumu düşünmedim. | Open Subtitles | إنني فقط لم أشعر بأن هذا هو الصواب |
Şu anda bunu yapanlar, bunun doğru olduğuna inanlar, hepsi izliyor. | Open Subtitles | والان، كل هؤلاء الاشخاص الذين قاموا بفعل ذلك ويعتقدون ان هذا هو الصواب يشاهدونا |
Her ne yaptıysam, doğru olduğundan emin olduğum için yaptım. | Open Subtitles | لقد فعلت ما فعلت بسبب أني كنت مقتنع أن ما أفعله هو الصواب |
Yine de biliyordum ki... kardeşlerim için en doğru kararı verdim. | Open Subtitles | وحتى بالرغم من أني علمت أن ما فعلته لإخوتي هو الصواب |
Sadce bunun şu anda yapılacak en iyi şey olduğunu düşünüyorum | Open Subtitles | أنا اشعر أن هذا هو الصواب الذى يجب فعله الآن وحسب |
Şimdi kızgınsın çünkü yapılacak en doğru şeyin bu olduğunu sen de biliyorsun. | Open Subtitles | أنت غاضب فقط لأنّك تعرف أنّ هذا هو الصواب الذي ينبغي عمله |