Zaten çıktılarını almıştı belki burda bir yerde aradığım cevaplara ulaşabilirim. | Open Subtitles | هو بالفعل قد طبعهم وفكّرت أنه ربما هنالك بعض الأجوبة هنا. |
Zaten İranlılarla, Pers kralıyla savaş halindedir. | TED | هو بالفعل في حالة حرب مع الإيرانيين، مع ملك فارس. |
Bu Zaten içeride olan metan gazına ekleniyor. | TED | الآن، أضيف للغاز، غاز الميثان، الذي هو بالفعل بالداخل. |
"Yeni miçomuzun canını çoktan almıştı bile." | Open Subtitles | هو بالفعل قتل الصبى الذى كان فى ظهر السفينه. |
Yakında bir erkek olacak, Joseph. Bu yaşta Tauron'da olsaydı, çoktan olmuştu bile. | Open Subtitles | أنت تعلم بالنسبة لتورون، وفي هذا العمر هو بالفعل رجل |
Tartışacak bir konu yok. Zaten ayrılmalarını söyledi. | Open Subtitles | لا شيء لنتشاجر بشأنه هو بالفعل اخبرهم ان يغادروا |
Evet,Dük Zaten önceden yazarımızın eserinin bir hayranıydı. | Open Subtitles | نعم، الدوق هو بالفعل من مشجعي أعمال كاتبنا الجديد |
Zaten işi kabul etmişti, olay çıkarmak istemedim. | Open Subtitles | هو بالفعل أخذ الوظيفة لم يكن يريد خلق شجار |
Eminim ki bu, katile öldürmek için olay yerinde Zaten mevcut olanı kullanma fırsatı sağladı. | Open Subtitles | أراهن بأن هذا أعطى القاتل فرصة بأن يستخدم ما هو بالفعل موجود في مسرح الجريمة. |
Virüs Zaten hiç olmadığı kadar güçlü ve ölümcül. | Open Subtitles | الفيروس هو بالفعل قوية وقاتلة لأنها سوف تكون من أي وقت مضى. |
Evet, bu haliyle bile 18'imde evden kaçtığımdan beri evim olmaya en yakın yer burası Zaten. | Open Subtitles | نعم في الحقيقة هو بالفعل اقرب شيئ ليّ منذ ان غادرت في سن الثامنة عشرة |
Günlük olan her seyle kendisi basa çikiyor Zaten, ama kayinpederi hâlâ bas idareci. | Open Subtitles | هو بالفعل يُديرها، كل يومٍ في يومه ولكن والد زوجته، مازال المدير التنفيذي |
Ya ihtiyacı olan silah Zaten binadaysa? | Open Subtitles | أقصد، ماذا لو كان المسدس الذي يحتاجه هو بالفعل داخل المبنى؟ |
Bunların hiçbir önemi yok.Zaten ilişkisi olan birinin özlemini çekecek değilim. | Open Subtitles | لا شيء من هذا يهم أنا لن أطارد شخص هو بالفعل يواعد شخص آخر |
Zaten çalınmış olan bir şeyi nasıl çalabilirim? | Open Subtitles | كيف يمكن لي أن سرق ذاك الذي هو بالفعل مسروق؟ |
Herkes gibi asayı istediğimizi Zaten biliyor. | Open Subtitles | هو بالفعل يعرف بإننا نريد الصولجان مثل الآخرين |
Açık turnuvaya çoktan adını yazdırdı, son dakika partnerini arıyor. | Open Subtitles | هو بالفعل في العراء، حتى انه وتضمينه في تبحث عن بديل آخر لحظة. |
çoktan mevzilendi Zaten. Tek çaremiz görüşmek. | Open Subtitles | هو بالفعل قد تسلل الينا ومقابلته هو الحل الوحيد للتفاوض |
Hava Kuvvetleri çoktan havada, ama başkan Beyaz Saray'da tutulacak. | Open Subtitles | سلاح الجو واحد هو بالفعل في الهواء , لكن الجروع يبقو محبوسين ضيق بامان في البيت الابيض |
Sana bakarsak o çoktan ölmeliydi! | Open Subtitles | و هو بالفعل قد مات بالنسبة لكِ؟ |
evet, büyük ihtimalle çoktan CNN dedir. | Open Subtitles | نعم, وربما هو بالفعل على شبكة سي. |