Yeterince deneyimli değil. Bu ata daha deneyimli bir jokey lazım. | Open Subtitles | هو ليست لدية التجربة الكافية وهذا الحصان يريد فارس لدية الخبرة. |
Gerçekten anlamanızı istediğim önemli bir nokta da: Bu bir hızlandırılmış çekim değil, bu, benim gün ve gece boyu fotoğraf çekmemle oluşuyor. | TED | و العنصر المهم الذي أريدكم يا أصدقاء أن تفهموه هو: ليست هذه لقطات متتابعة، هذا أنا أصور طوال النهار والليل. |
Davetten ötesi de olacak, değil mi sayın rahip? | Open Subtitles | أوه. حسنا، هو , ليست فقط دعوة، أليس كذلك ، قسّ؟ |
O kadar zor değil dostum. | Open Subtitles | هو ليست بشدّة، هوس هذه بنت المزرعة الصغيرة |
Öyleyse, para, seks ve ün değil. | Open Subtitles | لذا هو ليست مال هو ليست جنس، هو ليست شهرة |
O öyle biri değil. Büyük bir kalbi var. | Open Subtitles | هو ليست ذلك الطريق هو يحصل على قلب. |
Mesele benim neye inandığım değil. | Open Subtitles | ما أُمن بهِ هو ليست هذهِ المسألة |
Maalesef konu Oliver olunca daima kelimesi pek uygun değil. | Open Subtitles | حسنا، لسوء الحظ، في حالة أوليفر، "كان دائما هو" ليست المقياس التنبؤي دقيقة. |
Benim için hala açık değil. | Open Subtitles | هو ليست واضح جدا لي. |
Hiçbir yere gitmesi mümkün değil. | Open Subtitles | هو ليست ذاهب الي أي مكان. |
Bu onun aptal konuşması! Senin fikrin değil! | Open Subtitles | ذلك كلام هرتها هو ليست دماغك |
- Bunu daha önce de söyledim, öyle kolay değil. | Open Subtitles | - عملت أخبرتك مرّة. هو ليست ذلك البسيط. |
Öyle değil, Dostum. | Open Subtitles | هو ليست مثل ذلك، كلب. |
Bugün değil Dave. Hadi ikisini biraz karıştıralım. | Open Subtitles | ليس اللّيلة، هو ليست. |
Yazılımda değil. | Open Subtitles | هو ليست في البرامج |
Konu şu, önemli olan büyük olaylar değil küçük anlardır. | Open Subtitles | . الموضوع هو , "ليست اللحظات الكبيرة هي المسالة ... ولكن اللحظات الصغيرة هي المسالة . انا لدي ابنة |
Gördüğün şey bir kostümden fazlası değil. | Open Subtitles | ما ترينه هو ليست سوى بدلة |
Bu doğru değil. | Open Subtitles | هو ليست صحيح. |
O benim için değil. | Open Subtitles | هو ليست لي. |
Aşk değil bu. | Open Subtitles | هو ليست حبّا |