Burada fikir şu ki bu kitabı alacaksınız, yapabilirseniz, canlanacak. | TED | الفكرة هي انك ستأخذ هذا الكتاب، اذا شئتم ، والكتاب سيصبح حياً. |
Sorun şu ki şansölyeye çok yakınsın. | Open Subtitles | حقيقة الامر هي انك قريب جداً من المستشار |
Dürüstçe söylemek gerekirse, acı gerçek şu ki,... Elinizde hiçbir şey yok. | Open Subtitles | حسناً, وبصراحة , الحقيقة المرّة هي انك لا تملك شيئاً |
Konu şu ki, seçme şansın olsaydı benimle hayatta konuşmazdın. | Open Subtitles | القضية هي, انك لم تكن لتتحدث اليّ, اذ كان لديك خيار اخر. |
- Gerçek şu ki hastanın hayatına mal olacak bir hata yaptın. | Open Subtitles | والحقيقة هي الحقيقة هي انك ارتكبت خطأ اثناء جراحة كلفت حياة احد المرضى حياته |
- Gerçek şu ki, şansa inanmamanız soruşturmada sizin aldığınız rolü görmeyeceğiniz anlamına gelmez. | Open Subtitles | هي انك لا تؤمنين بالحظ لم يمكنك من معرفه الدور الذي لعبته في هذا التحقيق |
Problem şu ki, bir çiftin yaptığı şeyleri yapabilmek için bir kişinin daha olması lazım, ve o kişiyi bulmanın tek yolu Barney ile dışarı çıkıp o aptal bekar şeylerini yapmak. | Open Subtitles | المشكله هي انك لن تستطيع ان تفعل اي من اشياء الازواج الا اذا كان عندك شخص تفعلها معه و الطريقة الوحيدة التي اقدر ان احصلها بها على شخص هي الخروج و فعل اشياء غبية مع بارني |
Ama gerçek şu ki, Harvard'a gitmedin. | Open Subtitles | لكن الحقيقة هي انك لم تذهب إلى هارفارد |
Gerçek şu ki, sen bir hiçsin. | Open Subtitles | والحقيقة هي . انك نكرة |
Ama iyi haber şu ki Jack ile yapmak istediğini yaptın, ve daha önemli olan, Louis, evsiz çocuklar için gerçekten çok güzel bir iş yaptın. | Open Subtitles | ولكن الاخبار الجيدة هي انك حصلت على ما أردته من (جاك) و فوق هذا (لويس) صنعت فرقا في حياة الأطفال المشردين |
İyi haber şu ki Jack'ten istediğini aldın. | Open Subtitles | ولكن الاخبار الجيدة هي انك حصلت على ما أردته من (جاك) |