Kore Savaş'ıydı. sen de biliyorsun. | Open Subtitles | هي كَانتْ كوريا، وأنت تَعْرفُه. |
Öyle demedim, sen de biliyorsun. | Open Subtitles | أنا لَمْ أَقُلْ ذلك وأنت تَعْرفُه. |
O bilet benim olmalıydı, ve bunu biliyorsun. | Open Subtitles | تلك التذكرةِ يَجِبُ أَنْ تَكُونَ لي، وأنت تَعْرفُه. |
Bu ne değildir ve bunu biliyorsun. | Open Subtitles | ذلك لَيسَ الذي حَدثَ وأنت تَعْرفُه. |
Sadece şu ağacın resmini çektin, bunu sende biliyorsun. | Open Subtitles | إلتقطتَ صورة تلك الشجرةِ، وأنت تَعْرفُه. |
sen de biliyorsun ki hiçbir yere gitmiyorum. | Open Subtitles | لا أَذْهبُ إلى أيّ مكان، وأنت تَعْرفُه. |
Hala bana karşı hisleri var. Bunu sen de biliyorsun. | Open Subtitles | هي ما زالَتْ عِنْدَها مشاعر لي وأنت تَعْرفُه! |
Hayır, Charlie. Çok farklı şeyler, sen de biliyorsun. | Open Subtitles | تشارلي، ذلك مختلفُ جداً، وأنت تَعْرفُه. |
Bu sadece palavra ve bunu sen de biliyorsun. | Open Subtitles | ذلك فقط تخريف وأنت تَعْرفُه. |
Zırva! Bunu sen de biliyorsun. | Open Subtitles | ذلك BS، وأنت تَعْرفُه. |
Lütfen dayan. Çok geç ve bunu sende biliyorsun. | Open Subtitles | هو متأخر جداً وأنت تَعْرفُه |