Büyük bir yangın olmalı. Buraya yakın bir yerde değil ama. | Open Subtitles | حتمًا هي نيران كثيفة وإنّها ليست بالقرب من مكاننا |
Sana devamlı kızgın olacak bir sebep bulabilen birine ve bu üçüncü sefer değil, beşinci sefer değil... | Open Subtitles | شخصٌ يحاول إيجاد سبباً ليغضب عليك وإنّها ليست المرة الثالثة أو الخامسة |
Evet ve kendini vurdurması benim suçum değil. | Open Subtitles | أجل، وإنّها ليست غلطتي أنّ الرجل عرّض نفسه لطلقٍ ناري. |
Bu şehri hayal kırıklığına uğrattığımızı söyledi. Haksız da değil. | Open Subtitles | أخبرَتني أنّنا خذلنا هذه المدينة، وإنّها ليست مخطئة. |
Ve çocukların annesi de değil. | Open Subtitles | وإنّها ليست أمهما فعليًّا، ذلك حدث رغمًا عنها. |
Bu April, April Young. O beslenmen için duran sıcak bir beden değil. O senin arkadaşın. | Open Subtitles | انظري إليها، إنّها (إيبرل يانج)، وإنّها ليست جسدًا دافئًا لتتغذّي عليه، بل هي صديقتكِ |
Ve hiçbiri doğru değil. | Open Subtitles | وإنّها ليست صحيحة تماماً. |
O da Kev'in karısı değil. Sensin karısı. | Open Subtitles | وإنّها ليست بزوجة (كيف)، أنتِ زوجته |
Ve sıradan bir tahta değil. "Bu" tahta. | Open Subtitles | وإنّها ليست " عصا" بل "العصا" |
Üstelik hiç de komik değil! | Open Subtitles | وإنّها ليست طريفة! |
Evet... Fazla büyük değil. | Open Subtitles | -أجل، وإنّها ليست شاسعة . |