Birbirleriyle uyum içinde yaşamaları gerek. | Open Subtitles | مع بعضهم البعض و أن يعيشوا في وئام مع بعضهم البعض |
Bütün insanların fırsat eşitliğine sahip olduğu uyum içinde yaşadığı özgür, demokratik bir toplum idealine değer verdim. | Open Subtitles | يجب عليّ أن أحقق مجتمع ديمقراطي حر حيث يعيش جميع الأشخاص معًا في وئام مع تكافؤ الفرص |
Arap dostlarımızın Yahudi kardeşlerimizle uyum içinde yaşadığını göreceksin. | Open Subtitles | ستجد ان أصدقائك العرب يعيشون في وئام مع اخوتنا وأخواتنا اليهوديين |
Arap dostlarımızın Yahudi kardeşlerimizle uyum içinde yaşadığını göreceksin. | Open Subtitles | سوف تجد أصدقاءنا العرب يعيشون في وئام مع إخواننا وأخواتنا اليهود |
Sürdürülebilir kalkınma hedefleri, ülkelerin dünyamızla uyum içinde, eko sistemleri yok etmeden, dünya ile uyum içinde, sürdürülebilir bir kalkınma ile yaşam sürmelerine yardımcı olmayı amaçlıyor. | TED | والغرض من أهداف التنمية المستدامة لمساعدة البلدان للعيش على نحو مستدام، في تناغم مع الأرض الأم، لا تأخذ من الأرض الأم وتدمير النظم الإيكولوجية، ولكن بدلا من ذلك، أن يعيش في وئام مع الأرض الأم، من قبل الذين يعيشون تحت التنمية المستدامة. |
Bunu yaptığında, ortakyaşam ile uyum içinde olacak. | Open Subtitles | (وأنت تفعل ذلك ستكون في وئام مع (سيمبيوتي |
Dünyayla uyum içindeyim. | Open Subtitles | أنا في وئام مع العالم |