Eğer bir alanda meslek ahlakına aykırıysan, o zaman mantıklı. | Open Subtitles | لأنك إذا كنت غير محترف في مكان واحد هذا منطقي |
Belki bu hafta bir gece Gloria ile akşam yemeğine çıkarsınız. | Open Subtitles | لَرُبَّمَا أنت وغلوريا يُمْكِنُ أَنْ يَجيءَ للعشاءِ، ليل واحد هذا الإسبوعِ. |
bir şey hakkında haklısın. Bu adam tam bir rezalet. | Open Subtitles | أنت محقة بشأن أمر واحد هذا الرجل في حالة مزرية |
Bu yüzden, bir kavram için üç kelimenin iyi bir şey olmadığını düşündüm. | TED | لذا فكرت، ثلاث كلمات لمفهوم واحد. هذا ليس شيئًا جيدًا. |
Beni, insan beynini anlamaya sevk eden bir şey var. Bu bana onu hatırlatıyor. | TED | لذا هناك شيء واحد هذا يجعلني أواصل محاولة فهم الطبيعة البشرية، وهذا يذكرني بذلك. |
Baksana, sadece bir denizci var. Bu tekneyi idare etmeye yetmez. | Open Subtitles | ليس لدينا الا بحار واحد هذا لا يكفي لادارة القارب |
bir Tanrıyı anlayabilirim. Ama bir eş, uygarca değil. | Open Subtitles | آله واحد , هذا ما أستطيع فهمه لكن زوجة واحدة , ذلك غير حضارى |
Talihsiz bir kaza sonucu, bir tanesi bu sabah Los Angeles hayvanat bahçesinde öldü. | Open Subtitles | حصل حادث مؤسف ، قتل واحد هذا الصباح في حديقة حيوانات في لوس أنجلوس |
Benim giysi hizmetçim bu sabah bana bir tane daha yaptı. | Open Subtitles | السيدة الموقرة " مايندروب " صنعت لي واحد هذا الصباح - |
bir hapı iki kişi paylaşmak şanssızlık getirir. | Open Subtitles | اوه , يامتشرد , اثنين على قرص واحد , هذا من سوء الحظ |
Buraya gelen her tanık müvekkilimin... cinsel organını görmediğini belirtti... müvekkilimi tutuklayan memurun akrabası olan bir kişi dışında. | Open Subtitles | كل الشهود الذين جاؤوا هنا شهدوا بانهم لم يروا قضيب موكلي في الواقع ماعدا شخص واحد هذا الشخص هو الضابط |
bir hafta. O kadar. Fragman zamaninda hazir olmazsa kovulursun. | Open Subtitles | أسبوع واحد هذا كل شيء, وإذا لم تصل تلك الشاحنة في الميعاد اعتبر نفسك مفصول |
bir telefonun kesilmesi, hiç bir manaya gelmez. | Open Subtitles | إذا انقطع هاتف عمومي واحد هذا لا يعني شيئاً |
bir terör örgütü hatırlamadığım bir şeyi öğrenmeye çalışıyor. | Open Subtitles | توجد مُنظمة إرهابية تريد معرفة شئ واحد هذا الذي لا أتذكره |
Ne yapabileceğime bir bakayım. bir kez okunur okunmaz sabit diske kopyalanacak. | Open Subtitles | لكن دعيني أرى ماذا أفعل تخطي واحد , هذا مسجل على القرص الصلب |
Zaman geçtikçe ipuçları, sadece bir tane kalana kadar ya kayboldu ya da unutuldu ve o da Charles Carroll'un genç Thomas Gates'e emanet ettiği sırdı. | Open Subtitles | ومع مرور الزمن ضاعت الأدلة وأختفت ولم يبق إلا دليل واحد هذا كان السر |
Bütün hücum oyununuzu... bir oyuncu etrafında kurmak harika... tabii o oyuncu sahada olduğu sürece. | Open Subtitles | لكن عندما يكون لديك دفاع مبني على شخص واحد هذا رائع طالما وجد هذا اللاعب |
Hayır, sadece belli bir parça var işte bu. | Open Subtitles | لا هناك فقط شيء واحد هذا الصندوق في الحقيقة |
bir şey söyleyeyim, şap diye kıçının üstüne oturmaktan iyidir. | Open Subtitles | سأخبرك بشيء واحد هذا أفضل من أن يقع المرء على مؤخرته |
Bu mantıklı bir karar değil. | Open Subtitles | وجميع من بداخلها مقابل شخص واحد هذا ليس قرار منطقي |