Hedef alabileceğimiz belli bir yer vardı. Şimdiyse hiçbir rotamız olmadan gidiyoruz. | Open Subtitles | كان لدينا هدفًا واضحًا يمكننا التصويب عليه أما الآن فنحن نطير عميانًا |
Bana yer kalmadığını açıkça belli etti. İlişkimizin adı her neyse. | Open Subtitles | وكان واضحًا عندما قال أنه لا توجد مساحة لما كان بيننا |
Bazen bu o kadar belli oluyor ki iğreniyorum. | Open Subtitles | أحياناً، يكون واضحًا ويُشعرني بالإشمئزاز. |
Yani bu yüzden gitmeye hazır olduğumu düşünerek tamamen net olabilirim fakat kazara bir dokunaça dokunuyorum ve yanlışlıkla kendimi şokluyorum. | TED | وهكذا يمكنني أن أكون واضحًا تمامًا، التفكير بأنني مستعد للبدأ، لكن عن طريق الخطأ ألمس المجس وبدون قصد أقوم بصدم نفسي. |
Ve bu bana, genel manada fakirlerin hapsedilmesinin borçlu hapsi bağlamının dışında, adalet sistemimizde Bariz ve merkezi bir rol oynadığını hatırlattı. | TED | وذكَّرني هذا بأن سجن الفقراء عموماً، حتى خارج سياق سجن المدينين، يلعب دورًا واضحًا جدًا ومركزيًّا في نظامنا القضائي. |
Açık olmak gerekirse cihaz düşüncelerinizi kaydetmez ya da okumaz. | TED | فقط لأكون واضحًا جدًا، الجهاز لا يسجل أو يقرأ أفكارك. |
Dünya çapında İngilizce konuşan genç Müslümanlar arasında son derece popüler ve saygı duyulan bir vaiz olduğu açıktı. | Open Subtitles | كان واضحًا أنه داعية ذو شعبية واسعة وله الكثير من الأتباع الشباب المسلمين الناطقين بالإنجليزية حول العالم. |
Onu geri istediği de açıkça belli. | Open Subtitles | وكان واضحًا للغاية حيال رغبته باستعادتها. |
Hayır. Ama sapık olduğu anında belli olamaz, değil mi? | Open Subtitles | كلاّ، لكنّه لن يكون واضحًا جدّاً حول ملاحقته، صحيح؟ |
Geçen gün karşılaştığımızda pek belli edebildiğimi sanmıyorum. | Open Subtitles | فلأ أظن أني كنت واضحًا عندما التقينا في ذلك اليوم |
Yabancı bir petrol üreticisinin yöneticisiyle flört etmenin bir çıkar çatışması yaratacağı belli. | Open Subtitles | مواعدة مسؤول تنفيذى من أكبر دول إنتاج النفط وهذا واضحًا لوجود تضارب فى المصالح |
Hayır, Cyrus kendi tarafında. Bunu açıkca belli etti. | Open Subtitles | لا، إنه يعمل لصالح نفسه لقد كان واضحًا جدًا بهذا الأمر |
Direk söylemeye utandım ama açıkça belli ettiğimi düşünüyordum. | Open Subtitles | أعني, خجولة جدًا للخروج و عدم إنكار الأمر ظننت أني جعلت الأمر واضحًا جدًا |
Ama yap-bozun parçalarının nasıl bir araya geldiği henüz çok net değil. | TED | ولكن كيف تتناسق هذه القطع من الألغاز سوية هو أمر ليس واضحًا فورًا. |
Bu tanının semptomlarını gözden geçiriyorum, o kadar net ki klinik yönden depresif olmadığı, ona bunu söylüyorum. | TED | فأخوض سريعًا في أعراض هذا التشخيص، ويكون واضحًا لي من الناحية الطبية أنها ليست مكتئبة، وأخبرها بذلك. |
Şimdiye Bariz olmalı sen ve arkadaşların benden ne umuyorsanız adamınız ben değilim. | Open Subtitles | لا بد أن الأمر بات واضحًا الآن أيًا كان ما تظنون أنت وأصدقائك أنّكم تودونه منّي لا يمكنني فعله |
Bizimki gibi bir üçlüde kendi çıkarın için bizi birbirimize düşürmeye çalışman sadece Bariz değil, aynı zamanda da klişe. | Open Subtitles | في فريق ثلاثي كفريقنا، فإن قلب أحدنا ضد الآخر لمنفعتك، ليس واضحًا فحسب بل وإنه مبتذل. |
Anladım. Sen bana Açık olursan ben de sana Açık olurum. | Open Subtitles | إن توضَّحت معي، فسأكون واضحًا معك، يجب أن أعلم مكان الجميع |
Ama eğer bir daha kavgaya girersem ne yapacağımı bildiğim gayet açıktı. | Open Subtitles | ولكن كان ذلك واضحًا جدًا أنني عرفت ما عليَّ فعله في القتال التالي |
Stalin'e yapılan uyarı netti. | Open Subtitles | كان هذا إنذارًا واضحًا لستالين |
'Suçlu gibi hissettim, hain gibi,' 'orada olmamam gerektiği apaçık belliymiş gibi.' | Open Subtitles | 'احسست وكأني مجرمه, كأني خائنه, 'كان واضحًا جدًا لم يكن من المفترض أن أكون هنا. ' |
Charlie konusunda yol haritasının nasıl olacağı konusunda oldukça açıktın. | Open Subtitles | فقد كنت واضحًا بهذا الشأن تجاه هذا التصرف لمصلحة (تشارلي) |