Bütün yapmamız gereken, oturup beklemek. Tamam mı? | Open Subtitles | لذا كل ما علينا فعله هو الجلوس والانتظار , صحيح؟ |
Yerde oturup, beklemek berbat bir ölüm sekli. | Open Subtitles | هذه طريقة قذرة للموت ، فقط الجلوس هنا والانتظار |
Akıntıyı takip edin ve beni Gümüş Dağlar'da bekleyin. | Open Subtitles | رئيس المصب، والانتظار بالنسبة لي في جبل الفضة. |
You should sadece oturmak ve Katie sizi aradığında kadar bekleyin? | Open Subtitles | يجب عليك فقط الجلوس والانتظار حتى تدعو كاتي لك؟ |
Sizinki gibi küçük bir kasaba gazetesinde iş bulmak ve iki elle sarılabileceğim haber servislerinin daha fazlası için bağıracağı önemli bir olayın çıkması için bekleyip dua etmek. | Open Subtitles | وهي الحصول علي وظيفة فى جريدة بلدة صغيرة مثل جريدتك والانتظار والصلاة على أمل حدوث أحداث هامة شيئاً ما أستطيع أن أخترقه |
Bu durumda sabırlı olup beklemekten başka yapacak bir şeyimiz yok. | Open Subtitles | في هذة المواقف ليس لدينا علاج غير الصبر والانتظار |
Siz çocuklar yarışa başlayacakmısınız yoksa oturup boyanın kurumasını mı bekleyeceksiniz? | Open Subtitles | ايها الفتيان ستعملون فى بدء هذا الشيء أو مجرد الجلوس هناك والانتظار لهذا الطلاء حتى يجف؟ |
Bill, beklemeye karar verdiğimizi sanıyordum. | Open Subtitles | بيل اتفقنا على عدم اخبارهم والانتظار بعض الوقت |
Uzun bir yoldan geldiğinizi ve bu işi yapmak istediğinizi biliyorum... beklemek. | Open Subtitles | ولكن أفضل شيء يمكننا فعله الآن هو الجلوس والانتظار |
Ve oturup bunu beklemek yerine onları durdurmanın, bunu engellemenin bir yolunu arıyorduk. | Open Subtitles | ..وبدلاً من الجلوس والانتظار كنا نبحث عن وسيلة لردعهم وإيقاف هجومهم |
Yani tek seçeneğimiz oturup beklemek mi? | Open Subtitles | هل أنّ البقاء هنا والانتظار هو خيارنا الوحيد؟ |
Tüm yapabileceğin saatine bakıp, beklemek. | Open Subtitles | كل ما يمكنك القيام به هو النظر في ساعتك والانتظار |
Tamam, bekleyin. | Open Subtitles | حسنا ، والانتظار هذا في غاية الخطورة |
Durun, bekleyin biraz. | Open Subtitles | عقد يوم , والانتظار ثانية. |
Durun, bekleyin biraz. | Open Subtitles | عقد يوم , والانتظار ثانية. |
Bir kenarda bekleyip başka birinin önüne getirmesini bekleyemezsin. | Open Subtitles | أنت متأكد من لعنة لا يمكن أن يقف حول والانتظار لشخص ما لإعطائها لك. |
Bu arabanızın deposunu 1998 yılında doldurup 2011 yılına kadar bekleyip ve sonra da bu benzinle Jupiter gezegenine iki kere gidip gelmek gibidir. | TED | وهذا ما يعادل تعبئة سيارتك بالبترول في 1998، والانتظار حتى 2011، والآن يمكنك قيادة سيارتك إلى كوكب المشتري ذهابا وإيابا مرتين. |
Daha çok olayı çözmekten, beklemekten ibaret. | Open Subtitles | انه اشبه بي... . هنالك الكثير من الاكتشافات والانتظار |
Düşmanlarını izleyip beklemekten başka? | Open Subtitles | دراسة العدو والانتظار |
Girmek istiyorsanız kuyruğun sonuna geçip herkes gibi bekleyeceksiniz. | Open Subtitles | حسنا , اذا كنت تريدن الدخول عليك يجب عليكي الذهاب الى نهاية الصف والانتظار مثل الجميع |
Sessizce bekleyeceksiniz. | Open Subtitles | والانتظار بصمت. |
Sonra beklemeye geçiyordu. | TED | وبعدها يأتي التربص والانتظار. |