Bir şey satın aldığınızdaki keyif duygusu sadece siz ve alışveriş varsınızdır. | Open Subtitles | - و المتعة التي تشعرين بها عندما تشترين شيئاً وفقط أنتِ والتسوق |
Alpler'de kayak eğitmeni olarak çalıştığımdan beri Orta Avrupalıların muhteşem doğayı dizayn ve alışveriş ile birleştirmesine hayran kaldım. | Open Subtitles | منذ عملت كمدرب للتزلج في جبال الألب، وأنا مفتون بقدرة منتصف الأوروبيين في الجمع بين الطبيعة الجميلة مع تصميم والتسوق. |
Tüm ülkede ofisleri ve alışveriş merkezleri var. | Open Subtitles | التي تملك مكاتب والتسوق مراكز في جميع أنحاء البلاد. |
İki hafta izin alan ve insana dönen mankenler... hakkında bir bölüm vardı... iki haftalığına, tek başlarına dışarı çıkmalarına... ve alışveriş yapmalarına müsaade edilmişti. | Open Subtitles | حسناً، كان لديهم حلقة عن تماثيل العرض التي تحصل على أسبوعين إجازة تتحول فيهما إلى بشر ويكون مسموحاً لهم بالخروج والتسوق لمدة إسبوعين بأنفسهم. |
Kim Elastigirl kılığında alışverişe çıkmak ister ki? | Open Subtitles | من يريد الذهاب والتسوق بهذا الزي اتفهمين قصدي ؟ |
Yemek ve alışveriş. | Open Subtitles | تحول إلى مشروع مطعم؟ الغداء والتسوق: |
Bir şey satın aldığında duyduğun sevinç sen ve alışveriş dışında her şey anlamını yitirir. | Open Subtitles | - و المتعة التي تشعرين بها عندما تشترين شيئاً وفقط أنتِ والتسوق |
Ormanda zip-line kullanacağız ve alışveriş . | Open Subtitles | مثل التدليك في الغابة "والتسوق في "الميركادو |
Pinkberry ve alışveriş? | Open Subtitles | بينك بيري والتسوق ؟ |
- Yalnızca sen ve alışveriş. | Open Subtitles | - أنتِ والتسوق - (ريوتشي) |
- Siz ve alışveriş. | Open Subtitles | - أنتِ والتسوق - (ريوتشي) |
Kim Lastik Kız olarak alışverişe çıkar? | Open Subtitles | من يريد الذهاب والتسوق بهذا الزي اتفهمين قصدي ؟ |
Tek hissettiğim, kızımla alışverişe çıktığım için ve sevdiğim insanlarla biraz vakit geçirebildiğim için duyduğum mutluluk. | Open Subtitles | أشعر بالسعادة للخروج والتسوق مع ابنتي -وأكون قادراً على قضاء بعض الوقت من أحبائي |