Teoride ve (keşke) pratikte seks ve kültür üzerine çevrimiçi bir dergiydi. | TED | نظرياً كان الموقع .. وربما عملياً على ما اظن عبارة عن مجلة الكترونية ذكية تتحدث عن الجنس والثقافة |
Oysa değil, tarih ve kültür de bir o kadar etkili. | TED | لأنها تتشكل ايضاً بواسطة التاريخ والثقافة |
Ama yaratıcılığın ve bireyselciliğin gücü üzerinde yazdığı bu tez sanat, edebiyat, popüler kültür ve hatta siyasi devrimlere bile ilham verdi. | TED | لكن أطروحته عن قوة الإبداع والتفرد قد ألهمت الفن، والأدب، والثقافة العامة، وحتى التطور السياسي. |
Sonra aynı sebeplerden kültür ve motivasyona bakıyoruz. | TED | وننظرُ بعد ذلك إلى العقلية والثقافة والدافع لنفس الأسباب. |
Ben bir sanatçıyım, bu sebeple sanat, bilim ve kültürün kesişiminden oluşan mütevazi bir çözüm önermek isterim. | TED | أنا فنانة، لهذا أود أن أقدم مقترح متواضع في نقطة تقاطع الفن، العلوم والثقافة. |
Ama çoğu zaman dünya nüfusu sanata ve kültüre gerçek bir erişimi olmadan yaşıyor. | TED | ولكن في معظم الأحيان، لا تسنح الفرصة لسكان العالم من الوصول إلى الفنون والثقافة. |
Tomas zihinsel motivasyonu sever. Ve kültürel. | Open Subtitles | إن توماس فى حاجة للإثارة الحسية والثقافة |
Amerikan politikalarından ve dininden nefret ediyor ve Amerikan kültüründen, fakat Amerikan dolarına bir itirazı yok. | TED | كان يمقت السياسات الأمريكية والتدين الأمريكي والثقافة الأمريكية، ولكن لم يكن له اعتراضٌ على الدولارات الأمريكية. |
Bizim insanımız sanatçısına bel bağlıyor ve kültür iletişimin ötesine geçiyor. | TED | شعبنا يعتمد على فنانينا، والثقافة اعمق من الاتصال. |
Bildiğiniz gibi, sanat ve kültür büyük bir endüstri. | TED | كما تعلمون، الفن والثقافة هي من الأعمال التجارية الكبيرة. |
Eğer sadece sanat ve kültür açısından düzenlersek, gezegenimiz perspektifinden sınırlar olmadan nasıl görünebileceğine bakabilirsiniz. | TED | يمكنكم النظر إليها من منظور كوكبنا، لمحاولة معرفة ما الذي يبدو عليه دون حدود، إذا نظمنا الفنون والثقافة. |
En azından kendimiz ve çocuklarımız için günlük sanat ve kültür dozumuzu alabiliriz. | TED | وأقل ما يمكن أن نقوم به، أن تحصل علي جرعة يومية من الفنّ والثقافة لأجلنا ولأجل أبنائنا. |
Bir ay içinde, Virginia Üniversitesi'ndeki fakülteye katıldı ve şu anda çoğulculuk, ırk, inanç ve kültür üzerine çalışıyor. | TED | خلال شهر انضمت إلى كلية في جامعة فيرجينا، وهي الآن تعمل على دراسة التعددية والعرق والإيمان والثقافة. |
kültür ve sanatı kullanarak bu şehri ve ülkedeki diğer sanayi şehirlerini yeniden canlandırabilir miydik? Ve bunları inovasyon ve gelişme merkezlerine dönüştürebilir miydik? | TED | وتسائلنا: هل يمكننا استخدام الفنون والثقافة والتصميم لاحياء المدينة ومدن رست بَلت الأخرى عبر الولايات ونحولها إلى مراكز من أجل الإبتكار والتنمية؟ |
Baldwin kurgusu için övgüler kazanırken 1955'de yazdığı kapsamlı "Yerli bir Çocuğun Notları" denemesinde ırk, sınıf, kültür ve sürgün üzerine düşüncelerini bir araya getirdi. | TED | ومع وجود استحسان لرواياته، جمع بالدوين مُعتقداته فيما يتعلق بالأعراق والطبقات الاجتماعية والثقافة وكذلك الهجرة في مقال أصدره عام 1955 بعنوان "ملاحظات ابن البلد." |
Ve ben diyorum ki, ayna nöron sistemi bilinç gibi, benliğin temsili gibi konuları tekrar düşünebilmemizin yolunu açan ara yüzeyi oluşturur, sizi diğer insanlardan ayıran şey nedir? başka insanlarla empati kurmanızı sağlayan nedir, ve hatta sadece insanlara özgü olan kültür ve medeniyetin doğması gibi konuları yeniden düşündüren nedir? | TED | وأنا أقول ان تلك الخلايا العصبية الفرعية تحمل وجهة نظر تجعلنا نعيد تفكيرنا بأُمور مثل الوعي وتمثيل الذات و ما يفرقنا عن الاشخاص الاخرين وما يجمعنا معهم ويجعلنا نتعاطف معهم وأيضاً فيما يخص ظهور الحضارة والثقافة التي جعلتنا متميزين كبشر , شُكراً |
Mağazalarına el koyuldu, hayatının geri kalanını sanat ve kültürün peşinde amansız bir takiple geçirdi. | TED | تمت مصادرة متاجره، وأمضى بقية حياته في سعي حثيث للفن والثقافة. |
Bu birbirimiz ile toplumsal varlıklar olma özgürlüğünün geleceği ile ve enformasyonun, bilginin ve kültürün nasıl üretileceği ile ilgilidir. | TED | إنه حول مستقبل الحرية لنكون كائنات إجتماعية مع بعضنا البعض، والطريقة التي عبرها تُنتج المعلومات، المعرفة والثقافة. |
Çin'de Yuan Hanedanlığı'ndan Kubilay Han Dönemi bilim ve kültürün altın çağı olarak anıldı. | TED | في الصين، سلالة اليوان كبلاي خان تُذكَر بأنها العصر الذهبي للعلم والثقافة. |
İş, sanat ve kültüre ve bunlara erişime gelince çok heyecanlı bir gelecek için artık yapı taşlarımız var. | TED | ما لدينا الآن هي اللبنات الأساسية لمستقبل مثير جداً، عندما يتعلق الأمر بالفنون والثقافة وإمكانية الولوج إليهم. |
İçeride olanların bu tip listeleri anlatan Bucket List filmini veya diğer kültürel şeyleri unuttuklarını atlıyorsun. | Open Subtitles | لقد نسيت كم السجناء مقربون بما يتعلق بالأفلام والثقافة المشتركة |
Erkeklerden, sütyenlerden Afrika kültüründen nefret ediyorsunuz falan. | TED | أنت تكرهين الرجال وحمالات الصدر والثقافة الأفريقية وأشياء من هذا القبيل. |
Toplum ve kültürle ilgili ilginç birşey farkettim. | TED | لقد لاحظت شيئا مثير للإهتمام عن المجتمع والثقافة. |