Ona yardım etmek istiyorsan, istifa et sonra o çocuğu evlat edin ve kadının dizinin dibinde otur. | Open Subtitles | إذا كنت تريد أن يساعدها على ذلك ماسة، الاستقالة وظيفتك .. وتذهب وتبني هذا الطفل والجلوس في حضن أن سيدة. |
Chip, sen sandalyene otur, sen de, gidip yere otur. | Open Subtitles | رقاقة ، والجلوس على الكرسي، و أنت على الأرض، |
Kesinlikle. otur. otur. | Open Subtitles | على الاطلاق الجلوس والجلوس والجلوس |
Şuradaki. Sıcak bir arabanın içine oturup bir şüpheliyi beklemem gerekiyor. | Open Subtitles | ذلك الخاتم، عليّ الذهاب والجلوس في سيّارة ساخنة وانتظار أحد المشتبهين |
Program, gönüllülere başkalarıyla iletişime geçme imkânı sağlıyor, oturup onların hikâyelerini dinleme olanakları oluyor. | TED | بالنسبة للمتطوعين، توفر فرصة للتواصل مع الناس والجلوس للاستماع إلى قصصهم. |
Lütfen Bayan Branson, oturun. | Open Subtitles | من فضلك، السيدة برانسون ... الرجاء، والجلوس. |
"Yapabildiğimiz tek şey oturmakdı. oturmak, oturmak, oturmak. " | Open Subtitles | لذا كل ما كنا نستطيع فعله هو الجلوس والجلوس |
Tamam, bak, eğer tırmanmak istemiyorsan, git kızlarla otur. | Open Subtitles | ... حسناً، أنظر أنت لاتريد تسلق الحبل يمكنك الذهاب والجلوس هناك مع الفتيات |
Sonra lütfen gözümdeki bandı çıkar, yüzümün üstüne otur, karnımı yumrukla... | Open Subtitles | "وبعد ذلك، تقلع حظيرة الأعمى، من فضلك، "والجلوس على وجهي "وكمه لي في المعدة |
Tatlım, gel otur. | Open Subtitles | يا حبيبتي، وتأتي هنا، والجلوس. |
Adam, kıçını otur. | Open Subtitles | رجل، والجلوس الحمار الخاص بك إلى أسفل. |
Oyuna git, orada otur ve beğen. | Open Subtitles | اذهبوا إلى اللعب والجلوس هناك و أحب ذلك . |
- Dur, otur yerine! | Open Subtitles | الداعر الانتظار. الجلوس، والجلوس. |
Hadi otur. Gel ve sessiz. | Open Subtitles | هيا، والجلوس والهدوء. |
Evet, oturup yemek yiyebildiğin bir yer var. | Open Subtitles | نعم، هناك حيث بامكانك الذهاب والجلوس به والأكل، |
Her gün okuldan sonra hastaneye koşup... odasında oturup, ev ödevlerimi yapardım. | Open Subtitles | اعتدت على الذهاب يوميا إلى المستشفى بعد المدرسة. والجلوس في غرفته و القيام بواجباتي المدرسية. |
- Dinle, neden sessizce yanyana oturup sadece rahatlamıyoruz? | Open Subtitles | هاه. مسكتك. الاستماع، لماذا لا نحن فقط، أم، والجلوس والاسترخاء، تعلمون، يكون فقط مع بعضها البعض بهدوء. |
Elbette, girin ve oturun. | Open Subtitles | وبطبيعة الحال، تأتي في والجلوس. |
Bence içeri girip oturun. | Open Subtitles | أظن عليك العودة للداخل والجلوس |
Kucağıma oturmak ister misin? | Open Subtitles | هل تريدين الحضور الى هنا والجلوس على ساقي |
- Tüm derslere katılmak, en ön sırada oturmak... ve maç günü ceket ve kravat giymek. | Open Subtitles | ؟ حضور كل الحصص والجلوس في الصف الأمامي في هذه الحصص وإرتداء ربطة عنق أيام المباريات |
Kendimi bala bulayıp, eşek arısı yuvasında oturmayı tercih ederim. | Open Subtitles | أفضّل تغطية جسمي بالمربّى والجلوس في عش الزنابير. |
Eğer arkadaş istersen, belki bana uğrayabilir ve benim evimde kıçının üstüne oturabilirsin. | Open Subtitles | إذا أردتي بعض الرفقة ربما يمكنك المجئ إلى شقتي والجلوس على مؤخرتك هناك |
Belki o buraya gelebilir, burada oturur ve o nehre bakar. | Open Subtitles | ربما يمكنها المجيء هنا والجلوس والنظر إليه |
Ateşin yanında oturmaya gidiyorum. | Open Subtitles | الحق ، أنا ستعمل الذهاب والجلوس على النار. |