Makineyi zincirledim. Sesten ve hafızadan yoksun bıraktım. | Open Subtitles | وضعتُ الآلة في قيود محرومة من الصوت والذاكرة |
Uzunca ve hafızadan. | Open Subtitles | من الأستطالة والذاكرة |
Valhalla'da yıldızların arasında hüküm sürer kuzgunları ona bilgelik ve hafıza verirdi. | Open Subtitles | لقد حكم بين نجوم فالهالا ومنحته غربانه الحكمة والذاكرة |
Valhalla'da yıldızların arasında hüküm sürer kuzgunları ona bilgelik ve hafıza verirdi. | Open Subtitles | لقدحكمبيننجومفالهالا... ومنحته غربانه الحكمة والذاكرة |
Efektör ve hafıza hücrelerine diferansiyel etmeye başla. | TED | أبدأ بتقسيمها إلى خلايا المستجيب والذاكرة. |
Öncelikle, öğrenme ve bellek için önemli olduklarını biliyoruz. | TED | أولا، نعرف بأنها مهمة للتعلّم والذاكرة. |
Bundan dolayı üç eseri insanların gücünü, yaratıcılığını ve hafızasını yerine getirecek özellikte yarattı. Sonra onları üç topluluğa kaçırdı. | TED | لذلك قامت بصنع ثلاث قطعٍ فنيةٍ قادرةٍ على إعادة القوة والإبداع والذاكرة للأشخاص. وقامت بتهريبهم لثلاث مجتمعات. |
Hatta, sadece tarihte yaşadığım için bile şanslıyım, çünkü zeka ve hafıza olmadan tarih de olamaz. | TED | حتماً انا سعيد لانني على قيد الحياة في هذه الحقبة لانه بدون الذكاء والذاكرة لا وجود للتاريخ |
Dikkat ve hafıza konusunda süreklilik sağlayabildiğini ispatladı. | Open Subtitles | إنه يقدم أدلة ثابتة على الانتباه والذاكرة |
Genetik mühendisliği ve biyomühendislik kimya, hesaplama ve bellek için bir sürü harika yeni olanak yaratıyor. | TED | قامت الهندسة الوراثية والهندسة الحيوية بإنشاء مجموعة كاملة من الفرص الجديدة والرائعة للكيمياء والعمليات الحسابية والذاكرة. |