| Üstelik hepsinde de kayıp olan tek şey mali kayıtlar. | Open Subtitles | والشىء الوحيد الذى سرق منها هو السجلات الماليه |
| Ve bu davanın kanıtlanabilecek tek önemli olgusu da Alexander Cullen'ın, bu korkunç cinayetler işlendiğinde başka bir yerde olduğudur. | Open Subtitles | والشىء الوحيد الذى سنحاول إثباته هنا هو أن ألكساندر كولين كان فى مكان آخر حينما |
| Kendine yardım etmenin tek yolu geri dönmen. | Open Subtitles | والشىء الوحيد الذى تستطيعين مساعدة نفسك به إن عدتى بذاكرتك إلى الوراء |
| Şu anda gördüğüm tek şey ancak bu baş belası homoları serbest bırakarak uzak durabileceğim politik bir fiyasko. | Open Subtitles | والشىء الوحيد الذى اميزه الآن هو الاخفاق السياسى هنا لذلك ساتفاداه عن طريق حزمة الملاعين هؤلاء ان يذهبوا |
| Zor dayanıyorum ve aklımı kaçırmamamı sağlayan tek şey sensin. | Open Subtitles | أنا بالكاد أتمالك نفسى والشىء الوحيد الذى يبقينى محتفظ بقواى العقليه |
| Ve bana iyi gelen tek şey diğerlerinin de mutsuz olduğunu görmek. | Open Subtitles | والشىء الوحيد الذى يساعدنى هو هؤلاء غير السعداء أيضاً |
| Diğer tek seçenek ise, kilisenin bu ünlü yüzlerinin bazıları kiliseye karşı çıkabilir. | Open Subtitles | والشىء الوحيد الآخر, هو أن ينقلب بعض أساطين المشاهير على الكنيسة. |
| tek bildikleri açgözlülük | Open Subtitles | # والشىء الوحيد الذى يشعرون به هو الطمع # |
| Ancak tek bir şey kaldı. Ve hiç şüphem yok ki, Roma'mız onu da verecek sana. | Open Subtitles | والشىء الوحيد الذى أريده |