Sizinki gibi küçük bir kasaba gazetesinde iş bulmak ve iki elle sarılabileceğim haber servislerinin daha fazlası için bağıracağı önemli bir olayın çıkması için bekleyip dua etmek. | Open Subtitles | وهي الحصول علي وظيفة فى جريدة بلدة صغيرة مثل جريدتك والانتظار والصلاة على أمل حدوث أحداث هامة شيئاً ما أستطيع أن أخترقه |
Teskin edici bir kaç söz söylemeyi ...ve onun için Tanrı'ya dua etmeyi reddedemem. | Open Subtitles | لا يمكنني رفض قول بعض الكلمات المطمئنة والصلاة للرب من أجلها |
Ama dua etmek kirayı ödemiyor. Gaz deposunu doldurmuyor. Tanrı bu kasayı kendi doldurmuyor. | Open Subtitles | الصلاة لا تدفع الإيجار والصلاة لا تملأ الغاز. أنا؟ |
Canterbury eski başpiskoposu, tanrı ve onun kilisesi için şehit olan Thomas Becket, bundan böyle onurlandırılmış, ve bu krallıkta, kendisine bir aziz olarak dua edilmesine karar verilmiştir. | Open Subtitles | وشهيد قضية الرب وكنيسته سيتم تشريفه والصلاة عليه، اعتبارًا من الآن بمملكته، كقدّيس |
Yarın serbest kalırım. (elbet kalırım) ya da 5 ya da 10 yıl içerisinde çilecilik, dua... merhamet, tevazu benim silahlarım olacak. | Open Subtitles | سيعود غداً أو بعد خمس سنوات أو عشرة مزيد من الزهد والصلاة |
Bunlar sadece çalışıp dua ediyor. | Open Subtitles | كل ما يفعله هؤلاء الناس العمل والصلاة. العمل والصلاة,هذا كل ما يفعلونه. |
Acı çekerek ve dua ederek hak etmen gerektiğine inanırlar aynı senin dün gece başardığın gibi. | Open Subtitles | وبأنك يجب أن تكتسب روحك من خلال المعاناة والصلاة كما عملت ليلة أمس |
Bana gelince, ben gidip dua edeceğim. | Open Subtitles | اما انا وفيما يتعلق بشخصي الضعيف فاني ذاهب الى العبادة والصلاة |
Ölmemek için dua ederim. | Open Subtitles | والصلاة من اجل الفرج الذي سيكون في الموت فقط |
New York sakinlerinin yapabileceği tek şey oturup,beklemek ve bir mucize olması için dua etmek. | Open Subtitles | لكن كل مايمكن على اهالي نيويورك الابرياء فعله هو الجلوس والإنتظار والصلاة لمعجزةٍ ما |
Bu noktada tek yapabildiğim başımı önüme eğmek, ...ve hayırlısı için dua etmekti. | Open Subtitles | في هذه اللحظة كل ما كان بامكاني هو ابقاء رأسي للأسف والصلاة لحصول الأفضل جستن |
- Bence, durup dua etmeliyiz Tanrının yol göstermesi için. | Open Subtitles | أعتقد أنه يتوجب علينا الوقوف والصلاة مِن أجل توجيهنا |
Ve yaratığın çenesi kapanmadan önce, eve varmak için dua eder. Siz sokak köpeklerinden hiçbiri, ölümle yüz yüze gelmediniz. | Open Subtitles | والصلاة للعودة للمنزل ثيل أن تدق عنه بلمح البصر لا أحد منكم كان لينجو على الأقل للحظه |
Bazı insanlar hala kiliselerdeki boş oyuklara, eskiden mumların olduğu yerlere gidip dert yanıyorlar, ölmüşlerine dua ediyorlar. | Open Subtitles | هناك عدد قليل منهم لازالوا يتذمرون بما يخص إخلاء المنافذ في الكنائس وعدم وجود الشموع والصلاة على الميت |
Sadece saklanıp, sizi bulmaması için dua edin. | Open Subtitles | فرصتك الوحيدة، الاختباء، والصلاة ألاّ يجدك |
-Kiliseye dua edicem | Open Subtitles | 30 في الصباح؟ إلى الكنيسة والصلاة من أجل لك. |
Burada kalıp, bizimle dua edebilirsin ama silahlarını dışarıda bırakman gerekiyor. | Open Subtitles | نرحب بك بالبقاء والصلاة معنا ...ولكن عليك أن تترك الأسلحة بالخارج |
Başarının çalışmaktan önce geldiği tek yer sözlüktür o yüzden bir şey istiyorsan olsun diye dilemeyi, ummayı ve dua etmeyi bırakmalısın. | Open Subtitles | النجاح الوحيد الذي يتحقق قبل العمل تجدينه فقط في قاموس المرادفات إذا كنت تريدين الحصول على شيء توقفي عن التأمل والصلاة |
Çünkü öğretim yılının sonuyla birlikte, kendime bedava bilet almaya yetecek kadar milim olacak ve yeme, dua etme ve sevdiğim yerlere gitmeyi planlıyorum. | Open Subtitles | لإنه وبنهاية العام الدراسى سأحصل لنفسى على تذكرة مجانية وأنا أخطط للأكل ، والصلاة ، والحُب بطريقتى من خلال هذا المكان |
Raporlar, ağlamak, dua etmek, kudurmaktan ve Fransız sarayına saydırmaktan başka bir şey yapmadığını söylüyor. | Open Subtitles | التقارير تقول بأنها لاتفعل شيء سوى الغضب والصلاة والبكاء آمله العوده للقصر الفرنسي. |