Çünkü solucan deliği iki tarafta da stabildir. Geleceklerindeki madde ve enerji etkilenmez. | Open Subtitles | لأنّ الثقب الدودي مُستقرّ عند كِلا الطرفين، المادّة والطاقة في مستقبلهم غير مُتأثر. |
Pozitif tarafı, yani bugün gördüğümüz madde ve enerji, tepe gibidir. | Open Subtitles | الجانب الموجب من الأشياء المادة والطاقة التي نراها اليوم كأنها التلّ |
Aynısını jeotermal enerji ve güneş enerjisi için yapabiliriz. | TED | يمكن ان نقوم بنفس الشيء بالنسبة للطاقة الحرارية الأرضية والطاقة الشمسية. |
Suyun bu bölgelere taşınması için gereken altyapı ve enerjiyi sağlamak son derece pahalıdır. | TED | كما أن توفير البنية التحتية والطاقة اللازمة لنقل المياه عبر هذه المناطق جد مكلف. |
Sisteme girmeyi başardık. Su,nükleer ve Elektrik sistemine. | Open Subtitles | لدينا تحكم كامل في أنظمة المرافق الغاز والكهرباء والماء والطاقة النووية |
Dağları, okyanusları ve hatta zamanı aşan şehvet ve enerjinin dönemi. | Open Subtitles | ،وقتاً من الرغبة والطاقة منطلقاً عبر الجبال والمحيطات والزمان |
Derin okyanus da aynı zamanda daha az bir hızda ısı kazanıyor, ve enerji, tüm gezegende eriyen buz ağına gidiyor. | TED | المحيط العميق يكتسب الحرارة كذلك بمعدل أقل، والطاقة تسير نحو الذوبان الصافي للجليد في جميع أنحاء الكوكب. |
Sonuç olarak dünya insanları için gelecekte gereken kaynak ve enerji miktarını planlamak üzere tartışırken planlarınızı 10 milyara göre yapmalısınız. | TED | وبالتالي عندما تناقش وعندما تخطط للموارد والطاقة اللازمة للمستقبل، للبشر على هذا الكوكب، عليك أن تخطط لعشرة مليارات. |
Diyet yapmak en iyi şekliyle bile zaman ve enerji kaybıdır. | TED | حتى في أفضل حالاتها، اتباع نظام غذائي مضيعة للوقت والطاقة. |
İki haftalık ay gecelerinde bile topluluğu beslemek için gerekli ürünleri reaktörden gelen enerji ve ışığı kullanarak büyütebiliriz. | TED | يمكن زراعة المحاصيل الضرورية لإطعام أفراد المجتمع حتى خلال ليلة القمر ذات الأسبوعين باستخدام الضوء والطاقة من المفاعل. |
Bu, dört milyar orta sınıf insanın yiyecek, enerji ve su talep etmesi demek. | TED | هناك 4 ملايير نسمة من الطبقة المتوسطة ممن يحتاجون إلى الطعام، والطاقة والماء. |
Tanımlamış olduğum 3 anahtar alan olan şehirler, enerji ve tarım arazileri üzerinden açıklamama izin verin. | TED | فلأفسر لكم الميادين الأساسية الثلاثة التي حددتها: المدن والطاقة والأراضي. |
Evler için inşaat malzemeleri, şeker satmak için sözleşmeleri oluyor. Böylece büyük miktarlarda etanol ve enerjiyi yerel olarak üretebiliyoruz. | TED | ويحصلوا على مواد البناء للمنازل، عقد لبيع السكر لذا نستطيع إنتاج كمية ضخمة من الايثانول والطاقة محليا. |
KANSAS EYALETİ SU VE ELEKTRİK ŞEBEKESİ | Open Subtitles | المياه والطاقة في ولاية كنساس شبكة المياه والطاقه |
Yüzyıl boyunca bilimin en iyi beyinleri güya sonsuz görünen bu ısı ve enerjinin kökenini anlamak için uğraşmıştır. | Open Subtitles | لقرون ، خيرة العقول في العلوم كافحوا لفهم أصل الشمس التي لا نهاية لها من الحرارة والطاقة |
Sığınak ve güç kaynağı olarak kullanabilirsiniz yüzeyde kısa mesafeli uçuşlar yapabilirsiniz. | Open Subtitles | يمكنكم أن تستخدموه للمأوى والطاقة تقوموا بالطيران فى قفزات صغيرة حول السطح |
Bir asteroit fırtınasında ağır hasar aldık ve sınırlı enerjiyle düşüyoruz. | Open Subtitles | لدينا أضرار جسيمة من عاصفة كويكبات والطاقة تقل لدينا بشكلِ سريع. |
Işığın rengi, frekansı ve enerjisi arasındaki hassas matematiksel bağlantıyı buldu. | Open Subtitles | وجد صلة رياضية دقيقة بين لون الضوء، تردده والطاقة الناتجه عنه. |
Vaktimi ve enerjimi sevdiğim insanlarla mücadele ederek harcamak istediğim en son şey. | Open Subtitles | اخر شيء احتاجه هو إضاعة الوقت والطاقة هنا القتال مع الاشخاص الذين أحبهم |
SB: Mark ile görüş farkımızın silahlar ve enerjiden kaynaklandığını düşünüyorum. | TED | ستيوارت: أعتقد أن الإختلاف الجوهري بيننا، مارك، متعلق بالأسلحة والطاقة. |