Küçük bir dağ kasabasındaydı ve kıvrımlı, uçurum kenarındaki yollar üzerinden oraya vardım. | TED | وكانوا في بلدة جبلية صغيرة، ونقلت إلى هناك عبر المرتفعات والطرق المتعرجة. |
ama çift rakamlı yollar doğudan batıya gider. | Open Subtitles | والطرق السريعة بالأرقام الزوجية تتجه دوماً من الشرق إلى الغرب. |
İnsanlar neleri varsa kullanarak çıktılar: taşınan kütükler, el merdivenleri ve zaman içinde yok olan doğal yaya yolları. | TED | كان الناس يتسلقون باستخدام كل ما هو متاح: جذوع الأشجار المتدرجة والسلالم والطرق الطبيعية التي كانت تنشأ مع مرور الوقت. |
Ve onları çok yükseklerden keşfettiğimde, şehri biçimlendiren o ana yolları ve otoyolları bulmayı seviyorum. | TED | وعندما أقوم باكتشافها من أعالي السماء، أحب أن أجد الشوارع الرئيسية والطرق السريعة التي تشكل مساحاتها. |
Ama birtakım yol ve patika gibi görünen şeyler var. | TED | ولكن لديه عدد من الأشياء تبدو كالممرات والطرق. |
Sürekli kullanımda olan köprüler ve otoyollar gibi yapılarda, bu sorunları felakete yol açmadan tespit etmek büyük ve masraflı bir olay hâline gelir. | TED | على أبنية مثل الجسور والطرق السريعة التى تستخدم باستمرار، كشف هذه المشكلات قبل أن تؤدي إلى كارثة يصبح تحدى ضخم ومكلف. |
Tali yollardan ve... hususi yollarından gelerek... ana yoldaki duraklarına çıkarlardı. | Open Subtitles | ..كانوا كانوا يمشون من بيوتهم على الطريق الرئيس من الأراضي الصغيرة المجاورة والطرق الفرعية التي نمر بها |
Gün ışığında göletler ve yollar güç bela görünür. | Open Subtitles | من الصعب تماماً رؤية البرك والطرق في وضح النهار |
Ve kırmızı çizgili yollar seni oraya götürüyordu. | Open Subtitles | والطرق مرسومة باللون الأحمر زمام المبادرة هناك. |
Vergiler yükselince köprüler, yollar inşa edecek ticareti ve müdafaayı kolaylaştıracağız. | Open Subtitles | و مع الضرائب يمكننا أن نبني الجسور والطرق التي تساعد التجارة ودفاعنا |
ve sivil toplum örgütleriyle kullanıcı arayüzü, kullanımın uygun olduğu ameliyat türleri ve makinenin kendisini geliştirebileceğimiz yollar üzerinde bilgi toplamak için ortaklıklar kurduk. Ortaklıklarımızdan birisi de | TED | مع جامعات ومنظمات غير ربحية لجمع بيانات عن واجهة المستخدم، وأنواع العمليات الملائمة لها والطرق التي يمكن بها تطوير الجهاز نفسه إحدى تلك الشراكات |
Ve ticaret büyüdükçe, onu kolaylaştıran teknolojiler de büyüdü, arabalar, gemiler, yollar ve limanlar gibi. | TED | وبازدهار التجارة ازدهرت معها التقنيات التي تسهلها كالعربات والسفن والطرق والموانئ . |
Güney ve merkezi dağlık yerlerde, yolları sel basacak. | Open Subtitles | والطرق غارقة، وبخاصة في المناطق الجبلية من الوسط و الجنوب. |
Yürüyüp geçtikleri yolları ve kasabaları tanımlayamıyorlardı. | Open Subtitles | هم ليسوا قادرين على وصف القرى والطرق ألتى زحفوا خلالها |
Kafana giden yolları kolayca açarım - Anlamadım ama... | Open Subtitles | يمكنني قراءة مستقبلك والطرق التي ستسير بها بناء علي ما تود سماعه |
Hamamlar ve Roma yolları birbirine benzer... | Open Subtitles | الحمامات العامة والطرق .. الرومانية متشابهة |
Skinner sınır devriyesine haber veriyor sınırdaki yetkililer bütün ana yolları ve sınır geçişlerini kontrole alacak. | Open Subtitles | سكينر قام بتحذير دوريه الحدود سلطه الميناء متواجده فى الطرق السريعه الرئيسيه والطرق الجانبيه لحدود الولايه |
Tüm elektriksel yol kesintileri... | Open Subtitles | المطار مُغلق، والطرق مُكتضّة ولا سبيل للهبوطّ |
Çok fazla dönemeç var, takip edilecek çok fazla yol.. | Open Subtitles | هناك العديد من الالتفافات لتسلك ، والطرق لتتبع |
Partide bir şey içmedin, yol da kaygan değildi. | Open Subtitles | أنت لم تشرب في الحفلة والطرق لم تكن مبللة |
Patikalardan, yollardan ve binalardan uzak duracaksınız. | Open Subtitles | انت بعيد جدا عن ممرات المشاة , والطرق , والمباني |