Babanı öldürmek sonra kardeşinle diğer dünyaya kaçmak mı? | Open Subtitles | قتل والدك والهرب مع أختك العاهرة لعالم آخر ؟ |
Güvende tutmak isterim ama alıp kaçmak için zorlanacağım kadar da güvende değil. | Open Subtitles | لوددته أن يكون آمنًا، لكن ألّا يكون آمنًا جدًّا بحيث يشقّ عليه أخذه والهرب |
Çarpıp kaçma, yardım toplantısıyla aynı gece olmuş. | Open Subtitles | الصدمة والهرب كانت في نفس ليلة منفعة المأوى |
Tüm bu çarpip kaçma olayinda anlayamadigim tek bir kisim var. | Open Subtitles | إذن حادثه الإصطدام والهرب يوجد بها جزء لم أفهمه |
Paul kaçmaya karar verdi. Aynı sırada bana çarpan yaşlı bayan kendisini kaza yerine dönmeye ikna eden kız kardeşini aramıştı. | Open Subtitles | مساعدة رجل ملقي في وسط الطريق أو أخذ المال والهرب قرر بول الهرب في هذه الأثناء، السيدة العجوز التي صدمتني، اتصلت بأختها |
Vurkaç dosyasını inceledim efendim. Dikkatimizi dağıtmaya çalışıyor. | Open Subtitles | خططت ملف الضرب والهرب إنه خط أحمر |
Seni bilmem, ama ben bağırıp kaçmayı düşünüyorum. | Open Subtitles | أنا لا أَدرى بشأنك، ولكن أُخطّطُ للصُراخ والهرب. |
Birini bıçakladım. Bize saldırıp kaçacak kadar güçlüydü. | Open Subtitles | لقد قتلت واحد, لقد كان قوي بما فيه الكفاية لمهاجمتنا والهرب |
Yaptığım tek şey çadırına yaklaşıp, adını fısıldamaktı. Aşırı korkmak ve uçuruma doğru koşup kaçmak onun fikriydi. | Open Subtitles | اسمع، كلُّ مافعلته أنّي تسللت . إلى خيمتها وبدأت أهمسُ باسمها . أمّا الفزعُ والهرب إلى حافّة الجبل كان فكرتها |
Sen de busun Kieren. Bundan kaçmak bir şeyi değiştirmeyecek. | Open Subtitles | هذه حقيقتك كرين والهرب منها لن يغير اي شيء |
Bu tarihlerin dikkatsizce sabırsız adam tarafından rüşveti aldıktan sonra kaçmak için karalandığına inanıyorum. | Open Subtitles | .اعتقد انه هذه التواريخ دونت بسرعه وبشكل مهمل .من قبل رجل متلهف لأخذ رشوته والهرب |
Olay yerinden kaçmak zorunda kaldığı sebep için onu vur-kaç olayından dolayı suçlayamayız. | Open Subtitles | لا نستطيع اتهامها بتهمة الاصطدام والهرب في حال وجود سبب لهروبها من مسرح الحادثة |
Tutuklandı. Araca saldırmak ve vur-kaç olayından kaçmak suçundan. | Open Subtitles | إنها رهن الاعتقال بتهمة الاعتداء بالسيارة و جناية الاصطدام والهرب |
Hayatta kalma, kaçırma, direnme, kaçma. | Open Subtitles | النجاة والمرواغة والمقاومة والهرب |
Kanser, hafıza kaybı, arabayla çarpıp kaçma. | Open Subtitles | نحن في عالم "دراماورلد"، rlm; حيث السرطان، فقدان الذاكرة، الصدم والهرب |
"Çarpip, kaçma davasi", bayagi heyecanli. | Open Subtitles | قضية الحادثة والهرب هذا مثير |
Odama geri döneceğim, kanala atlayacağım ve diğer tarafa yüzüp kaçmaya çalışacağım. | Open Subtitles | سأعود إلى حجرتي وأقفز في القناة وأرى إذا ما كان يمكنني السباحة للجانب الآخر والهرب |
Odama gidip, kanala atlayacağım kanalın öteki tarafına yüzüp, kaçmaya çalışacağım. | Open Subtitles | سأعود إلى حجرتي وأقفز في القناة وأرى إذا ما كان يمكنني السباحة للجانب الآخر والهرب |
ve doğudan batıya kaçmaya başladılar | TED | والانسحاب والهرب من الشرق الى الغرب |
Bay Gurjit Patel. Vurkaç olayından sonra kayıp ilanı verilmiş. | Open Subtitles | السيد " جورجيت " بعد الضرب والهرب |
Sizden çaldığı tüm şeyleri toplayıp güzel Antigua'ya kaçmayı planlıyordu. | Open Subtitles | كان يخطط لسرقة كلّ الأشياء الذي أخذها منكم والهرب إلـى "آنتيجوا" الجميلة |
Eğer beni öldürmeyi ya da kaçmayı düşünüyorsan unut bunu. | Open Subtitles | اذا كنت تفكر في قتلي والهرب انسى ذلك |
Ya bunu tek başına yapacak kadar çaresiz kalacak ya da servetinden vazgeçip kaçacak. | Open Subtitles | إما أنه في وضع مستميت ليفعلها وحده أو يرغب بإحاطة ثروته والهرب |