Yani türkücülerin anlattığı adamın hem yarısı kadar değilsin hem de yaşlı ve yavaşsın. | Open Subtitles | إذن، أنتَ لستَ فقط بنصف مقدار ،الرجل الذي تحكي عنه الأغاني أنت أيضاً عجوز وبطيء |
Ve burumda sen, zayıf ve yavaşsın. | Open Subtitles | وبهذه الحالة , ضعيف وبطيء |
Çok şişko ve yavaşsın. | Open Subtitles | أنت بدين وبطيء جداً. |
Sistem değişikliği yavaş ve zor bir süreç ve bazen sizi gitmek istediğiniz yere götürmez. | TED | تغيير النظام صعب وبطيء وفي كثير من الأحيان لا يؤدي إلى ما تتوقعه منه. |
yavaş ve derin nefesler almalısın. | Open Subtitles | لكن هذا يجعل تنفسكِ أصعب يجب أن تأخذي نفس عميق وبطيء |
Çok yavaş ve acılı bir ölüm olabilirdi. | Open Subtitles | والذي كان عبارة عن موت مؤلم وبطيء جداً. |
Kardeşimi yavaş ve acılı bir ölüme terk ettiğinden, Camelot'u ele geçirme planlarımı engellediğinden, beni barakada yaşamaya zorladığından beri seni görmemiştim. | Open Subtitles | فبعد كل شيء فأنا لم أرك منذ أن تسببت لأختي بموت مؤلم وبطيء وأعقت خططي للسيطرة على (كاميلوت) |