Hadi koca adam, dön ve bana maharetlerini göster! | Open Subtitles | هيا ، الكبيرة غي. بدوره حول وتبين لي ما لا تعلمون. |
Akrep olmak istiyorsan biraz hırs göster. | Open Subtitles | وتبين بعض قوة الشخصيه اذا كنت تريد ان تكون العقارب |
Ve zamanla bunu uygun maliyetle yapamayacağımız ortaya çıktı | TED | وتبين في الواقع أنه لا يمكننا أن نقوم بذلك بشكل فعّال من حيث التكلفة. |
Meğer çok ortak noktamız varmış. İkimiz de yemiş seviyoruz. | Open Subtitles | وتبين اننا لدينا الكثير نتشارك به كل منا يحب الجنون |
Görünen o ki striyatumdaki sosyal nörokimya büyük ihtimalle daha önce duyduğunuz şeylerle ilişkili. | TED | وتبين أن الكيمياء العصبية الاجتماعية في الجسم المخطط يتعلق بأمورٍ ربما سمعتم فيها من قبل. |
Görünüşe göre, çok fazla yeni mağara balığı türü varmış. | TED | وتبين أن هناك الكثير من أنواع الأسماك الكهفية الحديثة. |
Benim bir zihinsel rahatsızlığım olup olmadığını düşünerek sayfalarını kurcalarken, 12 tane rahatsızlığım olduğu ortaya çıktı. | TED | وفي أثناء تصفحي له، كنت أتساءل إذا ما كنت مصابا بأي مرض نفسي، وتبين أنني مصاب بإثنى عشر منها. |
Ve ortaya çıkıyor ki okuma-yazma bilmeyen insanlar yetki aktarma üstatlarıdır. | TED | وتبين لنا أن الأشخاص الأميين هم خبراء في فن التفويض. |
Ona her istediğini dövüp beceremeyeceğini göster. | Open Subtitles | وتبين له انه لا يستطيع ان يضرب واللعنة كائنا من كان يحب سخيف. |
Siri, çıplak nine poposu fotoğrafı göster. | Open Subtitles | مهلا، سيري، وتبين لي الصور من أعقاب الجدة المجردة. |
Olmayan bir polis göster. | Open Subtitles | نعم ، وتبين لي الشرطي الذي لم يتم. |
Bana bir kez daha göster. | Open Subtitles | دقيقة واحدة، وتبين لي مرة أخرى |
Ona seni kullanamayacağını göster. | Open Subtitles | وتبين له أنه لا يمكن استخدام لك. |
Tamam dostum onlara nasıl yapıldığını göster. | Open Subtitles | - [الشخير] - حسنا، BUD، وتبين لهم كيف يتم ذلك. |
Tümörün, neredeyse daima en fazla birkaç hafta içinde ölüme yol açan, nadir görülen, son derece saldırgan bir tip olduğu ortaya çıktı. | TED | وتبين أنه نوع نادر وعنيف جدا من السرطان وتشخيصه كان الموت باتفاق عالمي في اسبوعين على الأكثر |
Meğer arabada değilmiş, sadece piknik sepetine düşmüş. | Open Subtitles | وتبين أنه لم يكن في السيارة في كل شيء، أنها إتجهت في عرقلة. |
Meğer asker değilmiş, bir budist tapınağının kazı çalışmalarını gözetleyen bir arkeologmuş. | Open Subtitles | وتبين أنها لم تكن جُنديه بل كانت عالمه آثار تُشرف على التنقيب عن القطع الأثرية من معبد بوذي |
Görünen o ki, komşu çocuk, diğer komşu kızları izleyip tatmin oluyormuş. | Open Subtitles | وبعدها يفاجئونك وتبين أن الصبي بالبيت المجاور |
Görünen o ki Tarihi Meteoroloji'nin altında yeniden düzenlemiş. | Open Subtitles | وتبين أنها أعادت ترتيبها وفق الأرصاد الجوية التاريخية. |
Görünüşe göre sevgili Daunte, dayak sebebiyle ölmemiş. | Open Subtitles | وتبين أن دانتي لم يمت بسبب الضرب حتى الموت |