Sorun da bu zaten. Az önce sen de bulundun. | Open Subtitles | يقوم البشر بوضع الافتراضات وتلك هي المشكلة، أنت فعلت ذلك |
Aslında savaştan sonra, dünyanın almış olduğu durum da bu zaten. | Open Subtitles | وتلك هي الطريقة عينها التي تغيّر بها العالم بعد الحرب |
Maggie'yle tanışan her erkek ona deliler gibi âşık oluyor. Sorun da bu zaten. | Open Subtitles | أعني ، كل رجل يقابلها يقع في حبها بجنون ، وتلك هي المشكلة |
ve bu yüzden senden aldığım ev mesajıdır. | TED | وتلك هي الرسالة التي اريدكم ان تأخذوها معكم سوف اعطيكم اياها |
Temel olarak az bilgi ile yerleri arayarak nereye gideceğini biliyor. ve bu haritayı nasıl oluşturduğudur. | TED | يعرف أين يذهب بشكلٍ أساسي للبحث عن أماكن فيها القليل من المعلومات. وتلك هي كيفية رسم هذه الخريطة. |
Ve bunlar orijinal durumla karşılaştırma yapıldığında çıkan yüzdeler, başka bir deyişler, endüstriyel devrim öncesi çağ ile yani 1750. | TED | وتلك هي النسب في مقابل الوضع الاصلي, ماقبل الثورة الصناعية 1750 |
Ve bunlar teknolojinin bize getirdikleri. | TED | وتلك هي الأشياء التي تجلبها لنا التكنلوجيا. |
Asıl sen benim neden bahsettiğimi bilmiyorsun, sorun da bu zaten. | Open Subtitles | لا , أنت ليست لديك أدنى فكرة عما أتحدث عنه وتلك هي المشكلة |
Clay'e olanların intikamını almanın tek yolu da bu. | Open Subtitles | وتلك هي الطريقه الوحيد التي ننتقم بها لما حصل لكلاي |
Onu bulmanın yolu da bu. | Open Subtitles | وتلك هي الوسيلة التي ستمكنك من العثور عليه |
İşte tam da bu... Bu iyilik tam olarak yaptıklarımızı neden yaptığımızdır. Buna değerdi. | Open Subtitles | وتلك هي بالضبط الطيبة التي دفعتنا لفعل فعلتنا وكانت تستحقّ |
Zorunda olduğumuzu biliyorsun. Olay da bu zaten. Sizler gelmeden önce orada nasıl yaşadığımızı gördün. | Open Subtitles | وتلك هي المشكلة، رأيتم كيف عشنا في مستعمرتنا قبل مجيئكم. |
Burada otobüs sensin, bomba da bu. | Open Subtitles | أترى، أنت هو الحافلة وتلك هي القنبلة |
Ama sorun da bu. Neden? | Open Subtitles | انه يبلي جيداً ، وتلك هي المشكلة |
ve bu da aynı resif. Aynı resifin on beş yıl önceki hali. Bu da o resifin bugünkü hali. | TED | وتلك هي نفس الشعب وهذه هي نفس الشعب منذ 15 عام وهي نفس الشعب اليوم |
ve bu iki karar, hayatım boyunca düşünmeden verdiğim tek kararlardı. | Open Subtitles | وتلك هي أكثر الاشياء تهورا فعلت في حياتي كلها |
Şuradaki pencere sonuna kadar açılmıştı ve bu ayak izlerini de görünce bu şekilde sıvışmış herhâlde dedim ben de. | Open Subtitles | تلك النفاذة هناك كانت مفتوحة بالكامل وتلك هي آثار الأقدام لذا , أعتقد هكذا فر من هنا |
Silah, 32 kalibrelik bir silah Ve bunlar onunla birlikte gelen mermiler. | Open Subtitles | المسدس هو سلاح عيار أ.32 وتلك هي الرصاصات المرافقة |
Ve bunlar klasik Koca Ayak çiftleşme çağrısıdır. | Open Subtitles | وتلك هي نداءات التزاوج الكلاسيكيّة لذوي الأقدام الكبيرة. |
Ve bunlar da otobüsten üç yolcu ve şoförün isim ve imzaları. | Open Subtitles | وتلك هي اسماء ثلاثة آخرون من ركاب الحافلة وسائق الحافلة |