"وجهٌ" - Traduction Arabe en Turc

• yüzü
• yüzün
• surat
• bir yüz
• eğri büğrü
• suratı var

Buğday, süt ürünleri ve yüzü olan hiçbir şeyi yemiyorum.
لا آكلُ القمح، الألبان أو كلُّ ما شيءٍ لهُ وجهٌ.

Göz kapakları düşük, yüzü şişman, boynu kalın.
لديها عينٌ متهدّلة، وجهٌ بدين، ورقبةٌ غليظة

Kardeşim, sen ve senin yüzün...
لديك وجهٌ يشبه وجهي

Harika bir yüzün var.
لديك وجهٌ رائع.

Kim bir intihar notunun imza kısmına gülen surat koyar ki?
من يقوم بالتوقيع على ورقة إنتحار ويضع وجهٌ مبتسم بحق الجحيم؟

Ala, tabii ki. Hoş bir yüz asla ucuz bir üçkağıtçının canını yakmaz.
بالطبع، وجهٌ جميل لاتخجل تلك المخادعةُ الرخيصة

Çarpıtılmış ve eğri büğrü olmuş bir yüze.
"وجهٌ التوى وتغير"

Bana asla kavga etmezsin. Bir melek yüzü var.
لن تود أبداً مقاتلتي لدي وجهٌ الملائكة

Hikayelerinde bir annenin "bir kabak kadar engin ve masum" bir yüzü var, bir adamın "yer paspası" kadar gücü var ve bir kadının vücudunun şekli "bir ölü külü vazosu" gibi. Karakterlerinin isimleri de eşit derecede muzipçe.
في قصصها، أمٌ لها وجهٌ "في فساحة وبراءة الملفوف"، رجلٌ لديه حيوية كـ "ممسحة الأرضية"، وجسد امرأةٍ مُشكلٌ كـ "جرة الجنازة". أسماء شخصياتها ماكرةٌ بشكلٍ متساوٍ.

Ne zaman et görsem, gözümün önüne onun küçücük yüzü geliyor, bana "Beni yeme!" diyor
الأمر فحسب أنني أيا مارأيت اللحم فكل ما أراه وجهٌ صغير يقول... "لا تأكليني"

- Evet. Gerçekten çok güzel ve sevecen bir yüzün var.
لديك وجهٌ لطيف بشوش

Çok nazik bir yüzün var.
لديكِ وجهٌ طيب.

Koca, aptal bir surat sadece.
وجهٌ سخيف بشكل القمر.

"Üzgün surat."
"وجهٌ مُتَجَهِم"

Parlak kızıl saçlar ve tatlı, genç bir surat.
...شعر أحمر ...وجهٌ شابٌ جميل

Bu siyah kafataslı bir yüz gibiydi tam ona bakıyordu.
لقد كان هنالك وجهٌ شبيه بجمجمة سوداء ينظر إليها

Unutulabilecek bir yüz, ortalama özellikler, bilirsin.
وجهٌ قابلٌ للنسيان، هيئةٌ همجية تعلمين؟

- "Güzel suratı var" mı?
وجهٌ حسن - وجهٌ حسن؟