İyi hissettirse bile intikam iyi bir neden değil. | TED | وحتى لو أن الشعور لطيف، فالانتقام ليس سببًا وجيهًا. |
Eminim iyi bir nedeni vardır. | Open Subtitles | أعني، اليوم من الأكيد أنّ له سببًا وجيهًا |
Canını yakmaman için iyi bir sebep söyle çünkü şu an boynunu kırmak istiyorum. | Open Subtitles | خير لكَ أن تقدّم لي سببًا وجيهًا لئلّا أؤذيكَ إذ أودّ أن أدقّ عنقكَ بشدّة |
Yani bana iyi bir sebep söylemedikçe bu şirin ajanlarını suç bölgemden çek yoksa onları kelepçeleyip kıçlarına şaplağı vuracağım. | Open Subtitles | ما لم تمنحني سببًا وجيهًا فأمامي عميلين وسيمين يتلصّصان على مسرح الجريمة سأعتقلهما وأصفع مؤخرتك، مفهوم؟ |
Arama emrinin önemli olmasının nedeni müfettişler ile vatandaş arasında bir hâkim görevi görmesidir ve bu hâkimin işi yapılan teftişin iyi bir amaçla yapıldığından, doğru insanları hedeflediğinden ve elde edilen bilginin ayrımcılar için değil, yasal amaçlar uğruna kullanılacağından emin olmaktır. | TED | الآن، سبب كون مذكرة التفتيش هامة هو أنها تُشرك قاضي في العلاقة بين المحققين والمواطنين، ووظيفة هذا القاضي هي التأكد أن هناك سببًا وجيهًا للمراقبة، وأن المراقبة تستهدف الشخص الصحيح، وأن المعلومات التي يتم جمعها سوف تستخدم لأغراض حكومية مشروعة وليس بغرض التمييز. |
Seni buracikta öldürmemem için bana iyi bir sebep söyle! | Open Subtitles | أعطني سببًا وجيهًا يثنيني عن قتلك فورًا! |
Endişelenmek için iyi bir nedeni olduğunu söyler hep. | Open Subtitles | كانت تقول أن لديها سببًا وجيهًا للقلق |
Sebep. Evet. İyi bir sebep mi? | Open Subtitles | بل لديَّ سبب، لا أوقن إن كان وجيهًا. |
İyi bir sebebin olduğuna eminim. | Open Subtitles | أعلم أنّ كان لديك سببًا وجيهًا. |
İyi bir sebep demiştim. | Open Subtitles | سببًا وجيهًا قلتُ. |
İyi bir soruydu Doktor. | Open Subtitles | -سؤال وجيهًا دكتور |
- Yapmamam için bana iyi bir sebep söyle. | Open Subtitles | -اعطيني سببًا وجيهًا يُثنيني . |