birliğinden ayrı düştüğünde, can çekişen bir subay buldu, ve onu sırtladı. | Open Subtitles | عندما انعزل عن وحدته عثر على هذا الضابط المجروح والذى كان على وشك الموت وهكذا انتشله |
Öyleyse birliğinden biriyle görüşmüş olmalısın. | Open Subtitles | إذاً، أحد عناصر وحدته كان على إتصال، من المفترض ؟ |
Altı ay önce Birliği Irak'a gönderildiğinden beri kayıp. | Open Subtitles | إختفى عندما تم نقل وحدته الى العراق قبل سـتة أشـهر |
Bir yazar halkın itibarında büyüdükçe... Yalnızlığını akıtır ve çoğunlukla işini yalnız yaptığından işi kötüleşir. | Open Subtitles | كما يكبر الكاتب وفقا" للمعاير العامة يشارك وحدته وينبغي عليه تحملها لقد يتدهور عمله |
Bir çatışma sırasında birliğindeki üç adamı kurtarmış. | Open Subtitles | أنقذ ثلاثة رجال في وحدته أثناء معركة بالأسلحة النارية |
Keşif ekibi kendi birimindeki adamlar tarafından vurulmuştu. | Open Subtitles | لقد تعرّضت فرقة إستطلاعه للقتل على يد رجال من وحدته |
Anlaşmamıza göre, eğer biz başarır ve o başaramazsa künyesini birliğine teslim edecektim. | Open Subtitles | الإتفاق كان، إن خرجنا نحن وهو لم يخرج، حينها على إعادة أقراصه إلى وحدته. |
Öyleyse birliğinden biriyle görüşmüş olmalısın. | Open Subtitles | أو من المفترض أنه شـخص ما من وحدته اتصل بكم |
Ama evinde, birliğinden bir sürü kişi olduğunu söylemişti bana. | Open Subtitles | لكنه قال لي أنه كان هناك الكثير من أفراد وحدته متجهين إلى المنزل |
Kendisi bu yılın başında silah arkadaşı Çavuş Manny Fernandez'in dost ateşiyle hayatını kaybetmesinin ardından birliğinden kaçmış. | Open Subtitles | الذي اختفى من وحدته في مطلع هذا العام, بعد أن تسببت نيران صديقة في مقتل زميله, الرقيب ماني فيرنانديز. |
Bu çocuk komuta zincirini bozdu ve birliğinden bir elemana kalleşlik etti Birleşik Devletler Denizcisi olması bir yana üstelik öyle görünüyor ki, sıcak çarpmasından dolayı yere yığılmadan buradan oraya koşamıyor. | Open Subtitles | هذا الفتى خالف أوامر القيادة و وشى بعضو من وحدته و بهذا أثبت أنه ليس جندياً أمريكياً على الإطلاق و يبدو أنه لا يمكن أن يعدو من مكان للآخر |
Bernard'ın birliğinden bir denizci. | Open Subtitles | كنا لدينا حالة أخرى من نفس وحدته |
Deniz Seferi Birliği'nin parçasıymış. | Open Subtitles | وحدته كانت جزء من رحلة الإستطلاع البحرية22 |
Birliği son Afganistan görevinden sekiz ay önce dönmüş. | Open Subtitles | لجولاته في افغانستان وحدته قد عادت من أنتشارهم الاخير |
Birliği, büyük bir şerefle cenaze yapıImasını bekliyor. 24 saatin var. - Yetmez. | Open Subtitles | وحدته تريد جنازه مع شرف كامل, لديك 24 ساعه - هذا ليس وقت كافٍ - |
Yalnızlığını unutmayı sürdürdü. | Open Subtitles | لقد ظل ينسي وحدته |
Babam annem için acı çekip Yalnızlığını Johnny ile yabani yaşamda giderdi. | Open Subtitles | بقلبه المتألم على والدتي ، قام والدي بملء وحدته في البراري (مع (جوني |
Yalnızlığını şiddete başvurarak saklıyor. | Open Subtitles | إنه يخفي وحدته بالعنف.. |
birliğindeki askerler, tüm vaktini işte geçirdiğini söylediler. | Open Subtitles | لكن حسب وحدته الشيئ الوحيد الذي يخصص له وقت هو عمله. |
Burada birliğindeki iki adamın kendini öldürdüğünü yazıyor. | Open Subtitles | مكتوب أن رجلين من وحدته قتلا أنفسهم |
- Burada birliğindeki iki adamın kendini öldürdüğünü yazıyor. | Open Subtitles | مكتوب أن رجلين من وحدته قتلا أنفسهم |
Bir gün ekibi oldukça sağlam bir torbacıyı indirdi. | Open Subtitles | يوماً ما، قامت وحدته بالقبض على هذا التاجر، شخص مهم جداً. |
O ve ekibi Afganistan'daki bir yerel kabile reisinin öldürülmesi olayında soruşturma altındaydılar. | Open Subtitles | هو و وحدته للعمليات الحربيه تحت التحقيق في قضية مقتل زعيم قبيلة محليه في "أفغانستان" |
Grant birliğine şikayet etmiş, ve şehirdeki her itfaiyeci avukat edindi. | Open Subtitles | لقد اشتكى " جرانت " على وحدته وكل إطفائي في المدينة يسانده بمحامي |