Günün birinde güvenlik kontrolü yaptılar ve bana radikal bir gruba üye olup olmadığımı sordular. | Open Subtitles | ،ذات يوم قاموا بمرور أمني وسألوا ما إذا كنت عضواً في أية جماعات ثورية |
Beni arayıp, bugün olabilme ihtimalini sordular. | Open Subtitles | أجل، لقد إتصلوا وسألوا إن كان بإمكاني القدوم |
Arayıp seni bizzat tanıyıp tanımadığımı veya senin para aklamandan haberim olup olmadığını sordular. | Open Subtitles | حسناً، اتصلوا وسألوا إن عرفتك بشكل شخصي، أو إن لي أي معرفة بغسيلك للأموال |
Hapishaneden arayıp ölüm sigortam olup olmadığını sordular. | Open Subtitles | -أخبرنى المسئولين, وسألوا ان اكن لدى تأمين على الحياة |
Bir kaç eleman yanına gelmiş, beni sormuşlar. | Open Subtitles | فقط هناك بعض الرجال مروا على المنزل وسألوا عني |
El Kaide'yi sordular, yarınki seçmeye çalışmam lazım ve görünen o ki onları sakinleştiren tek şey LeVar Burton. | Open Subtitles | وسألوا عن القاعدة وأود العمل على هذا الاختبار ل غدا، و ( ليفار برتون) يبدو الشيء الوحيد الذي يهدئهم |
Nükleer silah yapan her ülkeyle görüştüler ve onlara şunu sordular: ''Başka bir tarafın okul veya hastaneleri söz konusu olduğunda hangi dijital 'silahı' ortadan kaldırırsınız?'' | TED | وتناقشوا مع كل دولة تمتلك سلاحاً نووياً وسألوا تلك الدول، "ما هو 'السلاح' الرقمي الذي ستتنازلون عنه مقابل مدارس أو مستشفيات الدولة الأخرى |
Sonra da beraberce çikolata fabrikasına gittik hangi şarkıyı çalabileceğini sordular ben de'El Mundo" dedim. | Open Subtitles | وبعدها ذهبنا إلى مصنع الشيكولاتة وسألوا ماذا يستطيع أن يعزف ... " وأنا قلت " في قلب العالم |
bir sürü soru sordular. | Open Subtitles | وسألوا أسئلة كثيرة |
Bir restoranda öldürülen sekiz Ermeniyle ilgili soru sormuşlar. | Open Subtitles | وسألوا عن 8 من الأرمن مقتولين بنادي عشاء |