Rollerini kabullenen ve performansını geliştirmek için çalışanlar şahsını büyütür, değiştirir ve geliştirir. | TED | وأن أؤلئك الذين احتضنوا أدوارهم وعملوا على تحسين أدائهم نموا وتغيروا ووسّعوا ذاتهم. |
Her biri ona genç yetenekler olarak geldi ve yıllarca onunla birlikte çalıştılar. | TED | كل واحد منهم قد أتى إليها موهوبين شبابا، وعملوا معها على مدى سنين. |
ve bazıları için saldırgan görüşleri dinlemenin, üstesinden gelmek için çok uğraştıkları travmaları yeniden yaşıyor gibi hissettirdiğini de anlıyorum. | TED | وأن بالنسبة لبعض الأشخاص، الاستماع لوجهات نظر مسيئة يمكن أن يذكرهم بالصدمات التي مروا بها وعملوا بجد ليتخطوها. |
Lisht soyluların sahasıdır; orada, Firavun'un sarayında yaşamış ve çalışmış binlerce insan gömülü olmalıydı. | TED | ليشت يعتبر موقع ملكى، لا بد أن الآلاف قد دفنوا هناك ممن عاشوا وعملوا في حكم فرعون. |
Ayrıca bütün şahitlerin söylediğine göre boyacılar içeride birbirlerini kovalayıp gülüyorlar ve haykırıyorlarmış. | Open Subtitles | أما الشاهدون, فقالوا أن الدهانيْن كانا يتطاردان مثل الأطفال, وعملوا بلبلة بالعمارة |
Efendileri için çok çalışan ve saygı gösteren hizmetçileri de bırakıyorum. | Open Subtitles | أترك 500 نسمة ، والذين أحبوا واحترموا وعملوا بجد, لسيدهم. |
Bölük beraber kaldı, beraber çalıştı ve beraber hayatta kaldı. Askeri okulda öğrenilenlerin gerçek hayatta da uygulanabilir olması beni şaşırtmaya devam ediyordu. | Open Subtitles | الفرقه الاولى بقوا معاً وعملوا معا وانقذوا معاً |
ve Duke'ler çiftliklerini geri aldılar ve eski moda domuz mangallarıyla kutladılar. | Open Subtitles | إستعادوا الدوقات مزرعتهم وعملوا احتفال للشواء القديم |
Bazi esirler, pamuk ve tütün plantasyonlarinda çalistirilmak üzere Teksas Virginia'daki kamplara gönderilir. | Open Subtitles | أرسل بعض السجناء الى معسكرات فى فرجينيا وتكساس وعملوا فى مزارع القطن او التبغ |
İnsanlar genellikle memleketlerinden ve iş tecrübelerinden bahsederler. | Open Subtitles | الناس عادةً يتحدثون فقط عن المكان الذي جاءوا منه وعملوا فيه |
Bu odadaki birçok kimse birbirlerini tanıyorlar ve yıllarca beraber çalıştılar. | Open Subtitles | البعض ممّن يوجد في هذه الغرفة قد يعرفون وعملوا مع بعضهم البعض لسنوات |
Evet ve de yapılan görüşme kayıtlarını ama onun hakkındaki tüm önemli dosyaların hepsi kayıp. | Open Subtitles | أجل، وعملوا له عدة استجوابات، لكن كل الملفات المهمة عنه مفقودة. |
Öyleyse bu durmda sana söylüyorum, biz bırakıyoruz,bizimle kalan insanların gururu... bizim için çalıştı bu hükümete ve bu ülkeye hizmet etti. | Open Subtitles | لذا، أقول لكم في هذه المناسبة إننا نغادر، فخورين بالناس الذين وقفوا إلى جانبنا، وعملوا معنا وخدموا هذه الحكومة وهذا الوطن |
Ama onu bilmiyorlardı ve ona dilediklerini yaptılar. | Open Subtitles | لكنهم لم أعرفه وعملوا به كما يشاءون. |
Tezsler keşfetmiş olduğu yeni işlem için gerekli ağır ekipmanı, Kings Mountain çevresinde bulunan terk edilmiş bir depoya çoktan kurmuş ve iki ay boyunca bu seçmiş olduğu 16 adam burada birlikte yaşayıp çalışacak ve bu yeni işlemi iyice öğreneceklermiş. | TED | كان قد حمل معدات ثقيلة لعمليته الجديدة في المتجر المهجور على مقربة من كينغ ماونتن , وفي شهرين هؤلاء ال 16 رجل عاشوا وعملوا مع بعضهم البعض , يتقنون العمليه الجديده . |
ve o evlerde yasayan butun insanlar, aslinda yikimi yapan onlardi ve calisan, ve sehirlerini yikmak icin tugla basina odeme alan. | TED | من جديد عن-- كل الناس الذين عاشوا في هذه المنازل كانوا نفسهم من عملوا على إزالتها وعملوا وتقاضوا اجرا لازالة كل طوبة من المدينة |
ve onlar gerçekten çok, çok, çok emek verdiler. | TED | وعملوا بجدية منقطعة النظير |
Christine ve MJ aynı evde yaşayıp aynı fabrikada çalıştılar. Hatta, aynı bölümde. | Open Subtitles | (كريستينا) و (إم جاي)" عاشوا منزل معاً وعملوا بدوام ليلي بمصنع محلّي "لهذا أضطرا للعمل المشترك |
Nihayetinde, iki yıl önce, Eric ve Kevin tam da böyle iki genç adam, Amerika'daki borçlu öğrenciler konusunda beni harekete geçirmiş ve benimle çalışmışlardı. Hâlâ da çalışıyorlar. | TED | فوق كل ذلك، كان (إيريك) و(كيفين)، منذ سنتين، هذا النوع من الشباب بالضبط، الذين حضّوني وعملوا بجانبي، وما يزالون، في دراسة الطلاب أصحاب الديون في أمريكا. |
Örneğin Harvard, yeni başlayan lisans öğrencilerine frene basarlarsa hayattan ve Harvarddan daha fazla kazançlı çıkacaklarını anlatan bir mektup gönderiyor. Eğer daha az çalışır, uğraşılarına zaman, uğraşılarının gerektirdiği zamanı verirlerse, zevk alacaklarını ve sindireceklerini bildiriyor. | TED | وفي جامعة هارفارد، على سبيل المثال، فإنها ترسل رسالة إلى الطلبة -- الجدد -- نقول لهم انهم سوف يحصلون على الكثر من الحياة، وأكثر من جامعة هارفارد، لو انهم فراملوا. وعملوا أقل، لكن اعطي الوقت للأمور، الوقت الكافي لكل الاشياء، للتمتع بها، لتذوقها. |