Çünkü bu Çoğunlukla hayat kurtarmaya yetebiliyor. | TED | لأنه يمكن أن يكون وفي الغالب القوة التي ستنقذنا |
Köşeden dönünce neyle karşılaşacağınızı asla bilemezsiniz. Çoğunlukla kötü şeyler. | Open Subtitles | لا يمكنك أن تعرف ما سيحدث في المكان التالي وفي الغالب سيكون مؤذي |
Tek başıma. Çoğunlukla pornolardan. | Open Subtitles | بشكل شخصي وفي الغالب من الفيديوهات الإباحية |
Suçlu hissediyorsun Çoğunlukla kendine kızgın hissediyorsun. | Open Subtitles | تشعرين بالذنب والغضب وفي الغالب على شخصك |
Donmuş gibi dörünüyor ve sık sık bir takotsubonun şekline bürünüyor, sağda gördüğünüz gibi, alt kısmı geniş, üst kısmı dar bir Japon kabı. | TED | يبدو أنه مصدوم وفي الغالب منتفخ ويتخذ الشكل المميز لتاكوتسوبو، الظاهرة على اليمين، وهي جرة يابانية تتميز بقاعدتها العريضة وعنقها الضيق. |
Öyleymiş gibi -- dindar insanları sık sık inanlar olarak adlandırırız, sanki yaptıkları temel şey oymuş gibi. ve sık sık, ikincil amaçlar birinci yere itiliyor, şefkatin ve Altın Kuralın yerine. | TED | كأن -- ندعو رجال الدين عادة بالمؤمنين وكأن ذلك هو الأمر الرئيسي الذين يقومون به. وفي الغالب فإن الأهداف الثانوية يدفع بها إلى المكانة الأولى بدل التعاطف والتراحم والقاعدة الذهبية. |
Bazen ben kazanırdım, ama Çoğunlukla o kazanırdı, ikimiz de bunlardan hoşlanırdık. | TED | كنت اربح في بعض الاحيان .. وفي الغالب هو يربح ولكننا كنا نستمتع بها - المسائل - |
genellikle atmosfer hakkında düşündüğümüz zaman iklim değişikliğini ve sera gazlarını düşünürüz ve Çoğunlukla enerjiyi ama onu tarıma en fazla yayanlardan biri atmosferdir sera gazları da | TED | عادة عندما نفكر بالغلاف الجوي، فإننا نفكر في تغير المناخ والغازات الدفيئة وفي الغالب بما يتعلق بالطاقة، ولكنه تبين أن الزراعة هي من أكبر مصادر الغازات الدفيئة أيضا. |
Hayat kısa ve Çoğunlukla da can sıkıcı. | Open Subtitles | الحياة قصيرة. وفي الغالب مقرفة. |
Çoğunlukla hayır. Ne! | Open Subtitles | وفي الغالب لا ماذا ؟ |
Bu Çoğunlukla işe yarıyordu. | Open Subtitles | وفي الغالب نجح ذلك |
Ruby'nin yeğeni parayı peşin aldığını söyledi, Çoğunlukla da kendine saklıyormuş. | Open Subtitles | إبن شقيق (روبي) يقول أنه كان يدفع الإيجار نقداً وفي الغالب لا يتحدث مع أحد |
Fakat, çok hızlı ve düzenli olarak gelişmiş olan otomobil teknolojisinin aksine okul sistemi bilindiği üzere 19.yy'ın mirasıdır. Alman okul sisteminde Bismarck modeli olarak yerini almış, İngiliz yenilikçileri ve Çoğunlukla din misyonerleri tarafından benimsenmiş, ABD'de sosyal kaynaşmayı sağlayan bir güç olarak görülmüş ve benimsenmiş, ve sonra da gelişmelerine paralel olarak Japonya ve Güney Kore'ye yayılmıştır. | TED | ولكن التعليم ليس كصناعة السيارات والتي تتطور بصورة سريعة ومنظمة لان النظام التعليمي معروف انه نظام " وراثي " من القرن التاسع عشر منذ مدارس " البيميرسيان " في المانيا والذي تبناه الإصلاحيون الإنجليز، وفي الغالب من قبل مجموعات التبشير الديني الذي تم تنبيه في الولايات المتحدة الامريكية كقوة دافعة الى الالتحام الاجتماعي ثم في اليابان و اليابان وكوريا الجنوبية بينما يتطورون |