Stoick şef olduğunda beni sürgün etmesi sadece zaman meselesiydi. | Open Subtitles | عندما أصبح ستويك زعيماً كان نفيي مسألة وقت لا أكثر |
İlk prensip, işleri önem sırasına dizmekle harcadığımız zaman o işi yapmayarak geçirdiğimiz zamandır. | TED | أُولى الأفكار هي أن كلّ الوقت الذي تستغرقه في ترتيب أولويات وظائفك هو وقت لا تستغرقه في أدائها. |
Neden gündüz gündüzdür, nedenden gecedir gece ve zaman zamandır... gibi şeyleri konuşmak geceyi,gündüz ve zamanı boşa harcamak olur . | Open Subtitles | ان النهار نهار و الليل ليل و الوقت وقت لا شيء سوىمضيعة للوقت حتى الوفاة |
Henüz yok ama olacaktır. Sadece an meselesi. | Open Subtitles | حسنا, ليس بعد, لكنهم سيفعلون إنها مسألة وقت لا أكثر |
-Julie'yle istediğimiz an İtalya'ya gidebiliriz. -Hayır. | Open Subtitles | جوليا و أنا يمكننا الذهاب الى ايطاليا في أي وقت لا |
Bunu erteleyebilirim. Koda ihtiyacım yok. | Open Subtitles | استطيع ان الغيه فى ايه وقت لا احتاج للشفرات |
Amerika nın da onaylaması sadece bir zaman meselesi. | Open Subtitles | هي مسألة وقت لا أكثر . حتى تدفع الولايات المتحدة أيضاً |
Sırt üstü uzanmış yıldızları seyrederken zaman akıp gitmesine rağmen hiç bitmeyecek gibiydi. | Open Subtitles | أتذكر التمدد على ظهري لما بدا و كأنه وقت لا ينتهي أحدق في النجوم |
Sayamadığım kadar uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen bana kalan zaman pek de uzun değildi. | Open Subtitles | وقت لا نهائي تعداني لكن لم يعد امامي وقت |
Belki zaman bulur da romanıma bir göz atmak istersin. | Open Subtitles | ربما اذا وجدت وقت لا تمانع ان تلقي نظرة على روايتي. |
Ne yarın ne de hiçbir zaman gelmesin. | Open Subtitles | لا، ليس الغد و ليس في أي وقت لا أريده في منزلي |
Hayır, sorun değil. Beni her zaman arayabilirsin. Ben hep buradayım. | Open Subtitles | يمكنكِ الاتصال بي في أي وقت لا أمانع في ذلك |
O yüzden kısa zaman içinde sıkıcı, sempatik kişiliğini geri kazanır. | Open Subtitles | لذا فإنّها ستعود لبلادتها وذاتها العطوفة في وقت لا يُذكر |
-Julie'yle istediğimiz an İtalya'ya gidebiliriz. -Hayır. | Open Subtitles | جوليا و أنا يمكننا الذهاب الى ايطاليا في أي وقت لا |
Tek düşünebildiğim bunun an meselesi olduğuydu. | Open Subtitles | كلّ ما استطعتُ التفكير فيه هو أنّها كانت مسألة وقت لا أكثر |
Bazen öyle bir an gelir ki artık yalan söyleyemezsin, değil mi? | Open Subtitles | تعلمين أنّه يأتي وقت... .. لا تعودين قادرة بعده أن تكذبي، صحيح؟ |
Ölebilirdik. an meselesiydi. | Open Subtitles | لكنا سنموت بالخارج، فقد كانت مسألة وقت لا أكثر |
Sana da böyle bir şey yapması an meselesi. | Open Subtitles | إنها مسألة وقت لا أكثر قبل أن يقوم بنفس الشيئ معك |
Yapamam. Vakit yok. Seni eve bile götüremem. | Open Subtitles | لا أستطيع أن اعمل هذا ليس هناك وقت لا أستطيع حتى أخذك للبيت |
Zamanımız yok. | Open Subtitles | ليس لدينا وقت. لا أحد منا أمن من هذا الشيء |