Bu, öncelikle elimizde çok güçlü fakat aynı zamanda da biraz da ürkütücü yeni bir araç var demek. | TED | شيء واحد، هذا يعني أننا نمتلك أداة قوية جداً، ولكن أيضاً أداة جديدة تثير القلق نوعاً ما. |
Değişmez anlam karmaşası, yalnız olmaktan çok korkarken, aynı zamanda herhangi bir ilişki kurmaya da pek istekli olmamak diye açıklanabilir. | TED | الغموض الثابت هو عندما تكون خائف جداً من الوحدة ولكن أيضاً لست على استعداد من البدء في علاقة حميمة. |
Onlar için ama aynı zamanda onlarla birlikte umut ve fırsat bırakmak bizim vazifemiz. | TED | إنه واجبنا لترك تراث من الأمل والفرص لهم ولكن أيضاً معهم. |
ama ayrıca geleceğe yöneldiğimiz ve kendimizden biri terfi ettiği için, umutluyuz. | Open Subtitles | ولكن أيضاً به أمل كما نقوم بترقية أحد يخصنا |
ama ayrıca bu silahı elinize her aldığınızda sevgili Bayan Dora'yı hatırlamanızı istiyorum. | Open Subtitles | هذا هو مسدس بنتلاين المميز ...ولكن أيضاً في كل مرة تلمسون هذا المسدس |
Fakat ayrıca başarı, kendi kendini yok etme, kişisel tatmin..." | Open Subtitles | "ولكن أيضاً ينتظرك النجاح .. إما أن تدمّر ذاتك واما أن تكون سبب نجاحها" |
Benliklerin ve toplulukların görünürde sonsuz olan gelişimi, fakat aynı zamanda hiç kimseyi ardında bırakmama tutkusu. | TED | على ما يبدو، تطوّر لا نهائي للذات والمجتمع، ولكن أيضاً هذه الرغبة الجارفة أن لا نترك أحداً خلفنا. |
Bu yarışma sadece istediğin bir şeyi oluşturmak için değil, aynı zamanda istediğin şey olmak için de bir şanstı. | TED | هذه المسابقة ليست مجرد فرصة لبناء أي شيء تريده ولكن أيضاً أي شيء تريده. |
aynı zamanda iletişimin her zaman taraflı olması hakkında konuşmak istiyorum. | TED | ولكن أيضاً عن كيف يمكن لتلك العلاقات أن تكون علاقات جزئية في جميع الأحوال. |
Benim neslimin sadece mirası değil aynı zamanda onunla birlikte gelen sorunu da miras olarak nasıl aldığı: Okyanuslarımıza attıklarımızla ilgili bir sorun. | TED | كيف يرثُ جيلنا ليس فقط هذا الإرث ولكن أيضاً المشكلة التي ترافقه: مشكلة ما نرميه في المحيطات. |
Bunların hepsi sadece sanayileşme ve insanların ihtiyaçlarının karşılanabilmesi açısından değil ama aynı zamanda çevrenin korunması açısından da önemli. | TED | لذلك من المهم جداً بالنسبة لنا ليس فقط التصنيع والقدرة على تلبية احتياجات الناس، ولكن أيضاً الحرص على الاهتمام بالبيئة. |
Genelde 200 ile 500 feet irtifada, dünyayı üç boyutlu olarak görebileceğim bir aralıkta uçuyorum. aynı zamanda insani sınırlar. | TED | ارتفاعي المفضل بين 200 و500 قدم، حيث يمكنني أن أرى العالم ثلاثي الأبعاد، ولكن أيضاً على نطاق البشر. |
Yalnızca insanlar ve hayvanlar değil, aynı zamanda su, toprak, taş. | Open Subtitles | ليس الأنسان و الحيوان فحسب ولكن أيضاً الماء و الأرض و الصخر |
Sadece bire karşı dört değil; aynı zamanda tam anlamıyla kazanmak için her maçı da kazanmam gerekiyor. | Open Subtitles | ليس فقط شخص يحارب أربعة وحده ولكن أيضاً بدون هزيمة |
Evet, yağmalamak için ama ayrıca yeni topraklar keşfetmek için. | Open Subtitles | أجل، للنهب، ولكن أيضاً لإستكشاف أراضٍ جديدة |
Evet, yağmalamak için ama ayrıca yeni topraklar keşfetmek için. | Open Subtitles | أجل، للنهب، ولكن أيضاً لإستكشاف أراضٍ جديدة |
Evet, yağmalamak için, ama ayrıca yeni toprakları keşfetmek için. | Open Subtitles | أجل، للنهب، ولكن أيضاً لإستكشاف أراضٍ جديدة |
Lütfen hiç çekinme... ama ayrıca, kapak olsun! | Open Subtitles | ورجاءً ساعدي نفسك وتفضلي ولكن أيضاً, فلتأكليها |
ama ayrıca bu çocukların kazanma ihtimali yaşamlarında yarıya bölünüyor, yaşamlarının erken dönemlerindeki bakımsızlıktan dolayı. | TED | ولكن أيضاً حتى الدخل المحتمل لهؤلاء الأطفال سينخفض بمقدار النصف طوال حياتهم بسبب تأخر النمو الذي يحدث في أول سنيّ حياتهم. |
Evet, doğru tabii, ama ayrıca komaya girmeden önce bulunduğum son yer burası olduğu için geldim. | Open Subtitles | حسناً، أجل، هذا صحيح، ولكن أيضاً أنا أعلم أن هذا... هو المكان الأخير الذي كنت به قبل سقوطي في الغيبوبة. |
Fakat ayrıca sen çok özelsin. | Open Subtitles | ولكن أيضاً أنت مميزة جداً |