ve sadece bir fotoğraf detektörünün entegre edilmesi değil, ayrıca içeride kamera kullanabiliriz. | TED | وليس فقط ادماج كاشف ضوئي هنا لكن ربما يمكن استخدام الكاميرا الموجودة بداخله |
...yaptığım işin sorumlulukları var ve sadece müvekkilime karşı değil. | Open Subtitles | لدي التزام ،للقيام بعملي على قدر استطاعتي، وليس فقط لموكلي |
Daha çok, bütün değişkenliklerimi kucaklamama izin vermek ve benliğimdeki çeşitliliği beslemem ile ilgili. ve sadece kendi çevremi de değil. | TED | إنه يتعلق بشكل أكثر بالسماح لنفسي باحتضان جميع التغييرات الممكنة لذاتي وصقل التنوع في داخلي وليس فقط حولي. |
Sürekli uyuyup bebek bardağı kullananlarla değil sadece. | Open Subtitles | وليس فقط الناس الذين ينامون ويستخدمون كؤوس سيبي |
İşlerin biraz karışabileceğini söylemiştim size. Üstelik sadece lojistikte değil, burada işler böyle yürür. | Open Subtitles | اخبرتك أن هذه الأمور تتعقد، وليس فقط عملياً |
Ve Malavi'ye, yalnızca Malavi'ye değil, diğer ülkelere de: Var olan yasalarla ilgili olarak, bir yasa uygulanana kadar yasa değildir. | TED | وهناك شيء آخر لمالاوي وليس فقط مالاوي بل الدول الأخرى أيضا فإن القوانين التي هناك لا تكون قوانين حتى يتم فرضها |
Ve sıradan bir Çin yemeği de değildi. | Open Subtitles | وليس فقط أي طعام صيني |
Kadınlar için spor kıyafetler. Ayrıca sadece zengin kadınlar için de değil. | Open Subtitles | ملابس رياضية للنساء وليس فقط لأجل النساء الغنيات أيضاً |
Görüyorsunuz ki, Ashley haklıydı ve sadece kendi okulu için değil. | TED | أترون، كانت آشلي محقة، وليس فقط بالنسبة لمدرستها. |
Sen bu konuyla ilgili misin?, ve sadece bu değil, yani, müşteri bunu önemsediğinde, düzeni kuranlar bizi buna zorladığında bunu yapacak mıyız? | TED | هل انت جاد فى هذا، وليس فقط ،تعرف، عندما يريد المستهلك ذلك ، ولكن عندما يجبرنا المشرعون على فعل ذلك سنفعله ؟ |
ve sadece göstermekle kalmıyoruz, diğerleri de bunları okuyabiliyor. | TED | وليس فقط نقوم باظهارها، لكن بإمكان الآخرين قراءتها. |
Ve, sadece aşık olduğum yakışıklı biri değil. | Open Subtitles | وليس فقط بَعْض الرجلِ الوسيمِ أَنا عاشق ل. |
Sen çok bencilsin, ve sadece onun altındayken değil. | Open Subtitles | انتي في غاية الأنانية وليس فقط تحت الغطاء |
ve sadece civcivler değil. Bütün hayvanlar için geçerli. | Open Subtitles | وليس فقط الفرخ ولكن جميع انواع الحيوانات |
Endişeliyim, ve sadece Cole için değil, Phoebe için de. | Open Subtitles | أَنا قلقُ، وليس فقط حول كول، لكن أيضاً فويب. |
Destek aldığı adamlar, masada yanında oturanlar değil sadece. | Open Subtitles | وليس فقط الرجال في طاولته التي هي على جنبه. |
Konuşma yaparken de değil sadece. | Open Subtitles | وليس فقط خلال الخطاب |
Üstelik sadece zencilere göre zeki değil. | Open Subtitles | وليس فقط ذكاء الأشخاص سود البشرة |
Barton iyi bir doktor ancak zayıf bir yargılama eğilimi var Üstelik sadece profesyonel hayatında da değil. | Open Subtitles | وبارتون طبيب جيّد ولكن كان لديه ميل لإصدار أحكام ضعيفة... وليس فقط في حياته المهنية. |
Sardunya köylüleri gibi, ait olduğumuzu bilmek biyolojik bir gerekliliktir, yalnızca aramızdaki kadınlar değil. | TED | مثل القرويون في ساردينيا، إنها ضرورة بيولوجية أن نعلم إنتمائنا، وليس فقط النساء بيننا. |
Ve sıradan bir insan da değil. | Open Subtitles | وليس فقط أي رجل |
Ayrıca sadece görünüşüm, stilim ve doğal seksapelim yüzünden değil. | Open Subtitles | وليس فقط بسبب شكلي أو أسلوبي أو إثارتي الطبيعية. |
Sırf son kalan adam sensin diye de değil. | Open Subtitles | وليس فقط لأنك آخر الرجال الباقين! |