Ve böylece bir ceza doğaçladı - 11 ay. Ve sadece bu değil, işe gitmek için her gün salıveriliyordu. | TED | لذا فقد غيرت الحكم الى 11 شهراً وليس هذا فحسب .. بس سمحت له بالذهاب الى العمل يومياً |
Ve yalnızca bu değil, daha iyi görünecektir. | TED | وليس هذا كله، بل إنها تبدو افضل بالشكل. |
ABD'nin temsil ettiği şey bu değil, bu Cumhuriyetçi, Demokrat ya da bağımsız parti meselesi değil. | TED | فليس ذلك ما ترتكز إليه الولايات المتحدة الأمريكية، وليس هذا شأنًا جمهوريًا أو ديموقراطيًا أو أمرًا مستقلًا |
Sadece bu da değil, Amerika'da yeni bir dinleyici kitlesi kazanacaksın. | Open Subtitles | وليس هذا فقط , سوف تكسبين جمهور جديد في الولايات المتحدة |
Ama sadece bu da değil, biyolojiyle aramızda nasıl bir simbiyotik (karşılıklı fayda sağlayan) ilişki geliştirebileceğimizi düşünmeye başlayacağız. | TED | وليس هذا فحسب، بل سنبدأ فى التفكير حول كيفية تطوير علاقات تكافلية مع الطبيعة. |
Ve sadece o da değil, kendi adıma ve departman adına bu kişisel özrü bizzat kendim ileteceğim. | Open Subtitles | وليس هذا فقط سوف أوصل بنفسي اعتذار شخصي باسمي |
Üstelik tek kocaman şeyim o değil. | Open Subtitles | وليس هذا هو السر الكبير الوحيد الذي أملكه |
Dahası, bu kadar değil, sadece bu değil, ayrıca gerçekten çok, çok çalışmalısınız. | TED | وليس هذا فقط ,, ليس هذا فقط .. إنما يتوجب العمل بكل إصرار بكل ما تحمل الكلمة من معنى |
Fakat hepsi bu değil. | Open Subtitles | يمكن أن تؤثر على ميكروتوبيولز خلايا أخرى وليس هذا فقط |
Sadece bu değil. Buraya girdiğimde fark ettim ki, benim kendi cüzdanım da dahil yığınla kanıt var. | Open Subtitles | وليس هذا فقط، فلقد اكتشفت عدّة دلائل عند إقتحامي لهذا المنزل ومِن ضمنهم محفظتي. |
Ama GRB 090423'ün asıl ilginç yanı bu değil. | Open Subtitles | وليس هذا وحده المثير "حول "جي آر بي 090423 |
Elbette öyleydi. Mesele bu değil. | Open Subtitles | هذا لا شك فيه، وليس هذا هو الموضوع |
Ve hayır, seni buraya getirme sebebim bu değil. | Open Subtitles | وليس هذا السبب في إحضارك إلى هنا |
Beni endişelendiren bu değil. | TED | وليس هذا ما يقلقني حقيقتا. |
ve sadece bu da değil,ben en son görüşmemizde seninleyken onlardan birini gördün, gözetleyicilerden. | Open Subtitles | هذه الأوصاف تطابق الكتاب الذي سرق وليس هذا فحسب، لكن مباشرة بعد آخر مرّة رأيتك بها |
Sadece bu da değil; az çok gerçekçi frekans ve ölçeklerde dinamikleri ve belki Hubble'da olsaydınız karşısınıza çıkabilecek pek çok ilginç objeyi, göstermeyi de istiyorum. | TED | وليس هذا فقط، ولكن إظهار الديناميكية والأشياء التي يمكن أن تجدها مثيرة للأهتمام، مثل "هابل" الترددات والمقاييس واقعية. |
Sadece bu da değil, her şey sorun. | Open Subtitles | وليس هذا الموقف وحده، بل كل شيء. |
Sadece o da değil bazı adi politikacılar basınçlı suyla altın aramayı yasaklamak istiyor. | Open Subtitles | وليس هذا فقط... ...بعض السياسيين يريدون أن يمنعوا التنقيب بالماء المضغوط |
Sadece o da değil... | Open Subtitles | وليس هذا فقط |
Ve sadece o da değil. | Open Subtitles | وليس هذا فحسب |
Ancak konu o değil, senin yapmak istediğin bu şeyi ben yapmak istemiyorum. | Open Subtitles | أن ماتفعلينه يناقض ماأفعله أنا وليس هذا ماأريد فعله |