Oradan işe daha fazla karbonhidrat isteyecek halde dönmesinin imkanı yok. | Open Subtitles | ومن المستحيل أن يأتي بعدها إلى العمل راغباً بالمزيد من الكربوهيدرات |
Saçmalık, onu kendim bağladım. Kurtulmasının imkanı yok. | Open Subtitles | فقد قمت بتقييدها بنفسي ومن المستحيل أن تكون قد خرجت |
Siz kızlara nasıl baktığını gördüm, ve bir adamın iki kadına da aynı şeyi hissetmesinin imkanı yok. | Open Subtitles | لقد رأيتُ كيف ينظر إليك ومن المستحيل أن يكن الرجل مثل هذه المشاعر لامرأتين لا .. |
Burada olmasının imkanı yok fakat işte burada. | Open Subtitles | ومن المستحيل أن تكون هنا وبعد... وانها هنا. |
Bunu bilmemin imkanı yok. | Open Subtitles | ومن المستحيل أن أعلم هذا |
Ve Mike müşterisi olamayacaksa Logan'ı göndermesinin imkanı yok. | Open Subtitles | ومن المستحيل أن يحلّ عقده مع (لوجن) إذا لم يكن بمقدور (مايك) أن يكون موّكلاً |
Burada olmasının imkanı yok ama işte karşımda! | Open Subtitles | ومن المستحيل أن تكون هنا وبعد... انها هنا! |