Onlar sadece tek bir şey için eğiltildiler sadece bir şey için, o da eve geri dönmeleri farklı bir şey yapmış olmalısın. | Open Subtitles | لم تُدرّب تلك الطيور إلا لعمل شيء واحد. شيء واحد فقط، وهو أن تعود أدرجاها. لذلك من الأكيد أنكِ قمتي بعمل شيءٍ مختلف. |
o da, yaratıcılığı geliştirmenin tek yolunun çok erken yaşlardan itibaren çocuklara olaylara farklı açılardan bakmayı öğretmekten geçtiğidir. | TED | ألا وهو.. أن الطريقة الوحيدة لتعليم الإبداع هو تعليم الأطفال وجهات النظر في المرحلة المبكرة. |
o da Mısırlıların yüksek beklentilerinin öncelikle kendilerine yönelik olmasıdır. | TED | وهو أن توقعات المصريين العالية تنصبّ أولا على أنفسهم. |
Bay Ross'un bize öğrettiği diğer şey, oy vermenin aşırı derecede önemli olması. | TED | شيئًا آخر علمنا إياه السيد روس، وهو أن التصويت أمرٌ في غاية الأهمية. |
Ön sevişmeye karıştıkları zaman, çok çok önemli bir şeyi düşünüyorlar ve bu da genetik malzemelerinin bundan 10 bin jenerasyon sonra bile korunmuş olması. | TED | عندما تقوم بالملاطفة، إنها تفكر بشيء هام جداً جداً، وهو أن تحافظ على مادتها الورائية لتبقى 10.000 جيلاً من الآن. |
Burada bazı kimselerin dile getirdiği üçüncü bir sorun olup olmadığını merak ediyorum, hükûmetlerin değil, büyük şirketlerin tüm verilerimizi kontrol etmesi. | TED | وأتساءل إن كان هناك أمر ثالث والذي عبر عنه البعض هنا، وهو أن تتحكم الشركات الكبرى، وليس الحكومات، في بياناتنا. |
İlk kez yaptığım şeyi tekrar yapmayı çok isterdim, o da fazla ağır olmayan, tasasız bir konu seçmektir. | TED | أود أن أفعل كما فعلت المرة الأولى الى حد كبير، وهو أن أختار موضوع مبهج. |
Ben içedönük bireyim ama benim bir ana projem var, o da öğretmek. | TED | أنا انطوائي ولكن لدي مشروع أساسي وهو أن أدرّس |
Eğer biz bu partiyi devam ettirmek istiyorsak, her zaman yapabildiğimiz şeyi yapmak zorundayız, o da yenilik yapmak. | TED | لذلك إن أردنا الاستمرار بالاحتفال، فعلينا القيام بما كنا قادرين على فعله دائماً، وهو أن نبتكر. |
o da bitkilerin fotosentez dediğimiz süreci gerçekleştirdikleri. | TED | وهو أن النباتات في الحقيقة تقوم بتلك العملية المسماة التمثيل الضوئي. |
AM: Son zamanlarda daha önce bilmediğim bir şeyi öğrendim ki o da sizin bölgenizin büyüklüğü, doğru hatırlıyorsam Georgia eyaleti kadar, değil mi? | TED | آ.م: أحد الأمور التي عرفتها مؤخرًا ولم يكن لي بها علم من قبل وهو أن دائرتك على ما أظن بنفس مساحة ولاية جورجيا؟ |
Onun bir tek ideali var, o da her şeyi aynen olduğu gibi tutmak, hiç değiştirmemek. | Open Subtitles | عنده دافع واحد ، وهو أن يبقي كل شيء على حاله بالضبط |
Tek bir şey istiyorum o da seni yeniden görebilmek. | Open Subtitles | إنني لا أتطلع إلا لأمر واحد... وهو أن أراك مجددا |
Hepimizin onaylayabileceği bir şey var, o da; bu gece burada bulunan bayan oldukça hoş gözüküyor. Haksız mıyım? | Open Subtitles | لكن ثمة أمراً نتفق عليه جميعاً وهو أن تلك المرأة تبدو جميلة الليلة ، صحيح؟ |
Ve o da diziye katılmak için arayıp senin rica etmeni şart koşuyor. | Open Subtitles | ويقول أنه سيوافق إلا بشرط واحد وهو أن تتصلي به وتطلبينه |
Diğer seçenek, ifade eden kişinin güven seviyesine göre ağırlıklandırılmış ortalama olması. | TED | وثمة خيار آخر وهو أن المجموعة تزن قوة الرأي استنادا إلى ثقة الشخص الذي يُعَبِّرُ عنه. |
Ve korkarım ki, burada yine bir iyi haber kötü haber hikayesi durumundayız ahlaksal hayal gücü insan doğasının bir parçası olması ile ilgili. | TED | وأخشى، أن يكون لدينا قصة أخرى من الأخبار الجيدة و الأخبار السيئة، وهو أن الخيال الأخلاقي جزء من الطبيعة البشرية. |
Ve bu insanları en rahatsız eden şey, gelişimin gerçekten gerçek olması, ama merak edip soruyoruz acaba bunun çevreye maliyeti nedir. | TED | وهو الأمر الذي يزعج معظم الناس، وهو أن التقدم هو واقع حقيقة، لكن نتعجب ونتساءل حول الكلفة التي تدفعها البيئة. |
Tek pişmanlığım ülkem için verecek tek canımın olması. | Open Subtitles | أأسف على شيء وهو أن لدي روح واحده لأخسرها من أجل وطني |
CA: Burada ortak bir gündem yaratmak gibi ortak bir zemin olup olmadığını merak ediyorum tartışmaları eklemleme gibi bir yandan da gerçekten derin bir sorun olduğunu kabul ederek yani sistemin, kurduğumuz ekonomik sitemin artık teklemeye başlıyor gibi görünmesi. | TED | كريس أندرسن: أنا أتساءل إذا ما كانت لدينة قاعدة هنا لخلق ما يقارب من أجندة مشتركة، حوار محوره التلاقي، على جانب ندرك أن هناك تلك مشكلة الحقيقية والعميقة وهو أن النظام، النظام الإقتصادي الذي قمنا ببنائه، يبدوه وكأنه يخفق الآن. |