Süpriz bir bölüm ve sadece sesli sürümünde var. | Open Subtitles | إنّه فصل إضافي، وهو فقط متوفر على النسخة السمعية |
Dedikodulara göre eskisine göre çok daha fazla gülüyor ve sadece ülkeyi doğru ve dürüst yönetmekle ilgileniyor. | Open Subtitles | الشائعات تقول بِأنهُ يضحكُ أكثر مِن السابق وهو فقط مُهتم بِأدارة شعبه بِالشكل الصحيح |
Ve eminim bu kadar çabuk hayatına devam etmesi garip ama etti ve sadece mutlu olmaya çalışıyor. | Open Subtitles | وانا متأكدة انه ما كان عليه ان يغادر سريعاً ولكنه فعل وهو فقط يحاول ان يكون سعيداً |
Onu her yaz boyardık. Sadece o ve ben. | Open Subtitles | انه كان نظيف للغاية لأننا كنا ندهنه في كل صيف انا وهو فقط |
Sadece o ve ben vardık bu evde. Sizin bakımınıza ve rahatınıza adanarak yaşanmış hayatlar ve sonrasında bu karanlıkta bir başımıza kalışımız, terk edilişimiz. Evet tabii. | Open Subtitles | أنا وهو فقط في هذا المنزل، وحدنا في الظلام، مهملان بعد أن كرسنا حياتنا لأجل راحتكِ والعناية بك |
Uzun bir süredir, Sadece o ve ben varız. | Open Subtitles | لوقت طويل كنت وحيدة أنا وهو فقط |
ve sadece 20,000 dolar. | Open Subtitles | وهو فقط بـ20,000 دولار في الشهر. |
O kelimeyi söylediğinde kendi korku dünyanıza ineceksiniz ve sadece Simon sizi oradan geri getirebilecek. | Open Subtitles | وعندما ينطق تلك الكلمة، ستذهب إلى عمق عالم الخوف بداخلكم ... وهو فقط من يستطيع أن يعيدكم. |
ve sadece o niçin olduğunu biliyor. Anne... | Open Subtitles | وهو فقط من يعلم السبب. |
İnanılmaz bir enstürman ve sadece taşlardan oluşuyor. | Open Subtitles | آلة مُدهِشة , وهو فقط صخور. |
Sadece o ve ben, omuz omuza. | Open Subtitles | أنا وهو فقط, جنباً إلى جنب. |
Günün ortasında, Sadece o ve ben. | Open Subtitles | في منتصف اليوم, أنا وهو فقط |
Sadece o ve ben. | Open Subtitles | . انا وهو فقط |