Jartiyer giyiyor ve sanki bir lav kertenkelesi gibi gözkapaklarının ardından nefes alıyor. | Open Subtitles | إنه يرتدى رباط جوارب ويتنفس من عينه مثل السحلية الحممية |
Çok korkuttu ama şu anda durumu dengeli ve nefes alıyor. | Open Subtitles | لقد أخافنا كثيراً لكن حالته مستقرة ويتنفس الآن |
Buna rağmen orada oturuyor, gülümsüyor, nefes alıyor. | Open Subtitles | ورغم ذلك يجلس هناك يبتسم ويتنفس |
Jonas bu koşulların bütün kentsel yaşamın işlevini nasıl yerine getirdiğinin yaşayan ve nefes alan önemli bir parçası olduğunu gördü. | TED | ولكنه نظر إلى المكان وكأنه مكان حيوي يعيش ويتنفس .. ونظر إلى الحياة المدنية التي تقطن تلك المنطقة بالكامل |
Gerçek David Williams'ın yaşayan, nefes alan satılık bir eşcinsel olması gerekiyordu. | Open Subtitles | بينما يبدو ديفيد وليامز الآخر يعيش ويتنفس في سوق الرجال الشواذ |
- Durumu stabil, kendi nefes alıyor. | Open Subtitles | إنه مستقر الأن, ويتنفس من تلقاء نفسه |
O da bizim gibi nefes alıyor, yaşıyor. | Open Subtitles | إنه يعيش ويتنفس مثلنا. |
Yaşıyor, nefes alıyor. | Open Subtitles | .هنا , حيٌّ يرزق ويتنفس |
Süper güce sahip olduğu gerçeği haricinde, sizin ve benim gibi yaşayan, nefes alan, endişelenen ve deneyimleyen üç boyutlu bir süper kahraman istiyorsunuz. | TED | تريد صنع بطل خارق بثلاثة أبعاد يعيش ويتنفس ويقلق ويختبر الأشياء كما أفعل وتفعل فقط يكمن الفرق بأن لديه أو لديها قوة عظمى. |
Hayat, içki,ve nefes alan kadınlar | Open Subtitles | الأرواح والمشروبات ويتنفس النساء. |
Enerjik potansiyeli dolu, her gün müzikle yaşayıp onunla nefes alan genç bir adam görüyorum ben ona bakınca. | Open Subtitles | - أنا أرى شاب مفعم بالحيوية ومليء بالأمكانات ويعيش ويتنفس الموسيقى كل يوم |
Hayır, kızım. Ortada bir sahtekârlık yoktu. Yaşıyorum ve nefes alıyorum. | Open Subtitles | كلا يافتاة ، لم يكن هناك إحتيال ، وأنا برهان ناجح وحي ويتنفس علي هذا |