Yakıtlar kamyon depolarında donuyor ve tehlikeli bir yöntemle eritilmesi gerekiyor. | Open Subtitles | يتجمد الوقود في خزانات الشاحنات، ويتوجب إذابته بطريقةٍ مفزعة نوعاً ما |
ve sizin sadece şu üç basit kuralı takip etmeniz gerekiyor. yöresel ol, çevrenin öncülüğüne izin ver ve torunlarınız nasıl inşa ederlerdi onu düşün. | TED | ويتوجب علينا فقط إتباع هذه القواعد البسيطة جداً: كن محلي الطابع، دع البيئة تقود المسألة وفكّر حول كيف سيبني أحفادك. |
Muhtemelen yavaşlamamız lazım, ve bunu limdi yapmamız gerekli. | TED | ويتوجب علينا ان نخفف من سرعتنا وفي هذه الحالة سوف نقوم بتخفيف السرعة |
Bir arada çalışmak zorundalar, gerçekten ama gerçekten yabancı bir ortam, ve onlar için gerçekten yabancı bir ortam çünkü sıradışı. | TED | ويتوجب عليهم العمل معا في بيئة خطرة جدًا جدًا، وهي فعلًا بيئة غريبة عليهم لأنها غير اعتيادية. |
Başrol, şortlu kız değil. Bu filmlerin seyircisi var ve bu filmleri izlemek istiyorlar. | TED | هناك جمهور لهم، يريدون ويتوجب عليهم أن يشاهدوهم. |
Sizin hakkınızdaki bu veri iletilebilir olmalı, sadece bir kere yapmalasınız ve hepsi bu kadar olmalı. | TED | كل البيانات المتعلقة بك يجب أن تنقل، ويتوجب عليك فعل ذلك مرة واحدة وكل شئ يجب أن يحصل. |
birçok şey var ve bunları atlatmanız gerek. | TED | بخفضها للمستوى العاطفي, ويتوجب عليك هنا معالجة الأمر. |
Bu karikatür hakkında tartışabiliriz ve tartışmalıyız da. | TED | لذلك فإن بوسعنا، ويتوجب علينا، إجراء نقاش عن هذا الكرتون. |
Örneğin öğretmenlerin görevi temel bir görev ve onlar hep çalışmak zorundalar. | TED | فالمدرسون مثلاً قد يكونون عمالاً أساسيين ويتوجب عليهم العمل بشكل مستمر. |
ve bunun gerçekleşmesi için bazı sandalyelerin gerçekten de yönlerini ve eğimlerini değiştirmeleri gerekiyor. | TED | ويتوجب على بعض المقاعد أن تغير اتجاهها, وتغير انحدارها لتسمح بحصول ذلك. |
Bu bir gemi sesi, ve ben bunun üstünde konuşmak için biraz daha yüksek sesle konuşmalıyım. | TED | هذا هو صوت السفينة ويتوجب علي ان ارفع صوتي لكي تتمكنوا من الاستماع لي |
Hayır, Adrian, gerekiyor, ve... buradan da gitmem gerekiyor. | Open Subtitles | لا ، ادريان ، انا يجب ان افعل ذلك ويتوجب علي ان اترك هذا المكان ايضاً |
İşi sağlığına zarar veriyor ve çoğu zaman, büyük bir stres altında çalışıyor. | Open Subtitles | ويقود حياة غير طبيعية شغله ضار جداً بصحته ويتوجب عليه |
ve acilen banyoya gitmem lazım. Acilen. | Open Subtitles | ويتوجب علي الذهاب لدورة المياه بشكل ضروري جداً ، ضروري جداً |
ve bir çok insanı simya ile öldürmek zorunda kalırlar... .. ki simya güya insanların iyiliği içindir. | Open Subtitles | ويتوجب عليهم قتل الناس بالألكمي التي من المفروض أن تستخدم لمنفعة العامة |
Açıklama yapmadan gideceğin ve benim bununla uğraştığım. | Open Subtitles | وأنتِ تفعلين أشياء كثيرة بدون توضيح الأمر ويتوجب علىّ أن أتعامل مع هذا |
ve adam hepsini alacaktı dostum. O işten o kadar çok para kazanabilirdim ki. | Open Subtitles | وتوجب علي أخذها كلها يارجل ويتوجب علينا الحصول على المال الوفير منها |
Ancak ölümü, yaşantının bir parçası oldu ve başa çıkmak zorundasın. | Open Subtitles | إنه ما حدث ولكن موته أصبح جزئاً منكي الأن ويتوجب عليكي التعامل معه |
Sen bu adamla, ailesiyle tanışacak kadar ileri gitmişsin ve ben de nasıl konuştuğuma dikkat edeceğim, öyle mi? | Open Subtitles | متورطة مع هذا الشاب للنقطة التي تقابلين فيها عائلته ويتوجب علي الحذر كيف أقوم بالتحدث أليك ؟ |
Erkek tuvaletini kullanmak zorunda da olmamalıyım, çünkü erkek değilim. | TED | ويتوجب على ألا أستخدم غرف الرجال لأني لست رجلاً. |
Çift satmak zorundayım efendim. | Open Subtitles | لا، لا، إنها تأتي اثنتين ويتوجب علينا أن نبيعها اثنتين، ياسيدي |