Bana bir yetişkin olarak güveniyorlar ve zekice kararlarıma güveniyorlar. | Open Subtitles | يحترموني كراشد, ويثقون بقراراتي الحكيمة. |
Buraya gelen insanlar bize güveniyorlar. | Open Subtitles | الناس يأتون إلى هنا ويثقون بنا |
Benim davetimle buradalar. Bana güveniyorlar. | Open Subtitles | جاؤوا إلى هنا بدعوتي، ويثقون بي. |
İnsanlar doktorlara güvenirler koydukları tanılara güvenirler, ilaçlara güvenirler. | Open Subtitles | الناس يثقون بالأطباء ويثقون بتشخيصاتهم ويثقون بالطب |
Halkın bileceği ve güvenebileceği bir isme ihtiyacı var. | Open Subtitles | العامة يُريدون وجوهٌ يعرفونها ويثقون بها، لذا... |
Sadece zaman ayırabildiğinizde, ve annemle de, sizin kadar çok sevdikleri ve güvendikleri başka kimse yok. | Open Subtitles | فقطحينماتملكالوقت، وأميأيضا، -لا يوجد شخص يحبونه ويثقون به مثلك . -بالطبع سأفعل . |
Hastayla hep Riggs ilgilendi. Yapılacak işlemi iyice çalıştı. Onu tanıyorlar ve güveniyorlar. | Open Subtitles | (ريغز) تابع الحالة ودرس الإجراءات وهم يعرفونه ويثقون به |
Ve sana güveniyorlar. | Open Subtitles | ويثقون بكِ |
Bana güveniyorlar. | Open Subtitles | ويثقون بي. |
Bütün bu farklılıklara rağmen, sizinle ilişki kurarlar ve ortak bir amacı başarıya ulaştırmak için sizinle işbirliği yapacak kadar size güvenirler. | TED | ومع ذلك، على الرغم من كل هذه الاختلافات، فإنهم يتواصلون معك ويثقون بك بما فيه الكفاية ليتعاونوا معك من أجل تحقيق هدف مشترك. |
Ve ona güvenirler çünkü onu, kendileri sanırlar. | Open Subtitles | ويثقون به... لانهم يعتقدون انه هم. |
İkisinin de bildiği ve güvendikleri bir yer. | Open Subtitles | مكان يعرفونه ويثقون به |