Giyinme odasındaydık, beyaz elbisesini giymişti başı öne eğik olarak ve elleri masanın üzerinde sessizce oturuyordu. | Open Subtitles | كانت في حجرة الرسم الحمراء مرتدية فستانها الأبيض جالسة في سكون تام وجبهتها منحنية ويداها على المائدة |
Sonra o gözüktü,elleri de kanlıydı. | Open Subtitles | ثم ظهرت ويداها ملطختان بالدماء |
Yargıç siyah giyiyordu ve Sandy şöyle yazmıştı, [Yüzü ve elleri sanki eski, çoğu siyah bir resimdeki gibi dikkat çekiyordu.] Kasırgada olanın aksine, bu "sanki" ile yazarın kasırganın zararını anlatmak gibi bir özrü yoktu. | TED | كانت العدالة ترتدي الأسود وكتب ساندي، [وجهها ويداها برَزَا مثل رسم قديم وداكن.] الآن، على عكس قصة الإعصار، كلمة "تشبه،" لم يكن للكاتب أي سبب لاستخدامها في وصف دمار الإعصار. |
elleri ve ayakları üşüyormuş. | Open Subtitles | أرجلها ويداها تبرُدان |
Joan'un elleri onların elleri olacak. | Open Subtitles | ويداها ستصبحان أيدي الجمهور |
Porscha yerdeydi, elleri bağlıydı. | Open Subtitles | كانت (بورشا) على الأرض ويداها مقيدتان |
Garson kız ve elleri. | Open Subtitles | النادلة ويداها |