"و هنالك" - Traduction Arabe en Turc

• Ve de
• Ve bir
• da var

Ve de tişörtünü çıkarmış bir adam, karavanını toparlamakta, tabii bütün lastiklerle birlikte.
و هنالك ذلك الشخص عاري الصدر و هو يعبئ شاحنته الإيكونولاين بكل هذه الإطارات

-Ve bu sadece başlangıç. -Binlercesi dolu çekler alıyor. Hayat boyu biriktirdikleri Ve de sigortaları dahil olmak üzere.
و هذه البداية فقط و هنالك المزيد عندما نعرف قيمة هذا الشيك

Ve bir şey daha var, sizi biraz zorlayacak bir şeyim var, ve hikaye anlatımının önemi üzerinde düşünmemizi sağlamalı.
و هنالك شئ أخير, تحد صغير أضعه أمامكم و سيجعلنا قادرين على عكس أهمية سرد القصص.

Ve bir aileden daha fazla fedakârlık yapması beklenemez.
و هنالك الكثير مِن التضحيات التي يُمكنك أن تطلب مِن العائلة تقديمها.

Onlar senin için en iyisini istiyor. Ama Brian da var. O da benim kardeşim.
و هنالك برايان، إنه شقيقي لا أريد أن أؤذيه أيضاً

Aynı mevkide bir çalıntı araç raporu da var ayrıca.
و هنالك أيضاً بلاغ عن سيارة مسروقة بنفس المكان

O benden daha iri Ve de her yerde kameralar var.
إنه أكبر مني جسدياً و هنالك كمرات في كل مكان

Hastanın da hakları var. Ve de kurallar var.
هي لديها حقوقٌ أيضاً و هنالك قواعد

Ve de diline metal bir çivi geçirilmesi bir şekilde bunu sağlıyor.
و هنالك شيء عن الحصول على قرط معدني

Ve de Cash, yetenekli adamımız.
و هنالك كاش رجل الأدوات

Evsizler barınağında bir dostu vardı, Ve bir özel dedektif
، كان لديه صديق واحد بملجأ المشردين و هنالك محقق خاص، يظن أنّه رآه

Ve bir grup bilim insanı 30 yıldır bu kanıtları topluyor.
و هنالك فريق من العلماء كان يجمع هذه الأدلّة خلال 30 سنة ماضية

Ve bir tekme çatlağına dair delil var.
و هنالك أدلة على كسور نتيجة للركل،

- Hayır, hayır, sen biliyorsun. Ve bir fark var. Sen görüyordun.
انت تعلم و هنالك فارق

Ve bir de...
... و هنالك أيضاً

İçerde koca bir parça fıstık da var.
و هنالك صحن كبير من الفول السودانـي

Çocuk ve yaşlılar da var.
و هنالك أطفال, و أناس كبار السن

Burda bir numara da var.
و هنالك رقم