Elbette. Dostlarımızın Darken Rahl'ın yolculukları hakkında bir şeyler duymuş olmasını umuyor. | Open Subtitles | بكل تأكيد ، انه يأمل أن أصدقائنا هناك سمعوا عن شئ ما |
- Dedektif San Remo'da ne bulmayı umuyor? | Open Subtitles | ما الذي يأمل المُحقق في إيجاده في سان ريمو ؟ |
- Dedektif San Remo'da ne bulmayı umuyor? | Open Subtitles | ما الذي يأمل المُحقق في إيجاده في سان ريمو ؟ |
Görünüşe göre genç bir adam, burada bir hayat kurmayı umuyordu. | Open Subtitles | وترجل منها رجل شاب يأمل أن يعمل اسلوب حياة خاصة بهِ. |
Bir tarafım, buz kamyonu katilinin gömdüğü cesetler olmasını istiyor. | Open Subtitles | جزء منّي يأمل أن يجدوا مقلب جثث قاتل شاحنة الثلج |
Bence kaçırmak zorunda kalmadan parayı almayı ümit ediyorlardı. | Open Subtitles | أعتقد أنه كان يأمل أن يأخذ الأموال قبل أن يتعنى بالإختطاف |
- Kalas gibi olursa bunu karıma söylerim. - Bert, sen erkeksin, bilirsin, ne elde etmeyi umdu ki? | Open Subtitles | سأخبر زوجتي عندما تكون كذلك بيرت، ما الذي كان يأمل أن يكسبه؟ |
Bu duyguların ortak çıkarımıza hizmet etmesini umuyor. | Open Subtitles | كان يأمل أن تعود تلك المشاعر علينا بالفائدة المتبادلة |
Bu nedenle Ajan Gideon yardım davetini kabul etmenizi umuyor. | Open Subtitles | حسنا, لهذا فإن العميل غيديون كان يأمل ان تقبل هذه الدعوة للمساعدة |
- Niam yeni kodu böyle diğerlerine dağıtmayı umuyor. | Open Subtitles | أو يندمج كما يدعونه حيث يتبادلون معلومات جديدة ذلك كيف يأمل نيام نشر الرمز الجديد للآخرين |
Şimdilik sadece böcekler, ama memelilere kadar çıkabileceğini umuyor. | Open Subtitles | الحشرات فقط حتى الآن ، غير انه يأمل أن يجد طريقة ليجعلها تعمل مع الثدييات |
Tepeciğin gölgesine saklanmış tekboynuzları arıyor ve kimsenin onu bulmamasını umuyor. | Open Subtitles | ـ ـ ـ أتعلمين , إنه يبحث عن وحيد القرن و يأمل أن لا يجده أحد |
General Kane onunla temasa geçeceğinizi böylece nerede olduğunuzu öğrenmeyi umuyor. | Open Subtitles | الجنرال كين يأمل منك ان تقومي بالاتصال بها عندها سيعرف اين يجدك |
Aralarında bulunan üzüm bağcıları ve tohum yetiştiricileri, kendi asmaları ve incir ağaçları altında oturmayı umuyordu. | Open Subtitles | كانت تسرى فيهم جرعه من النشاط مزارعى الكروم و زارعى البذور كلُُُ كان يأمل أن يجلس تحت كرمة العنب أو شجرة تين الخاصه به |
Aralarında bulunan üzüm bağcıları ve tohum yetiştiricileri kendi asmaları ve incir ağaçları altında oturmayı umuyordu. | Open Subtitles | كانت تسرى فيهم جرعه من النشاط مزارعى الكروم و زارعى البذور كلُُُ كان يأمل أن يجلس تحت كرمة العنب أو شجرة تين الخاصه به |
Maybourne Teal'c'in değişmesini umuyordu, ve sen de buna izin verecektin. | Open Subtitles | ميابورن كان يأمل أن يتحولك تيلك , وكنت ستتركه |
Daha önce de belirtildiği gibi Yüksek Konsey daha detaylı bir açıklama için sizinle görüşmek istiyor, ama pek fazla zamanımız yok. | Open Subtitles | كما ذكر في اتصالنا، يأمل المجلس العالي ملاقاتكم للتفسير بصورة أوضح، لكن الوقت ينفد |
Bu sabah aradı ve okuyabileceğimizi ümit ettiğini söyledi. | Open Subtitles | اتصل هذا الصبح, وقال انه يأمل ان نستطيع قراءتها. |
Montag tüm bunlardan ne umdu? | Open Subtitles | ماذا كان يأمل مونتاج تحصيله من كل هذه المطبوعات؟ |
Ve plastikle sarmalanmış, paketlenmiş bir dünyada, onun bu çözümden de fazla umudu yok. | TED | وفي عالمم معلب ملفوف بالأكياس البلاستيكية. وهو لا يأمل بالكثير بهذا الخصوص |
Bu çocuk, açıkça görülüyor ki, bu yalanları efendisini kurtarma umuduyla uydurdu. | Open Subtitles | الغلام لابد يختلق هذه الأكاذيب وهو يأمل أن ينقذ سيده |
Ama asıl ilgimi çeken şey umuyorum ki fotoğrafın arka kısmından çıkacak. | Open Subtitles | ولكن المصدر الحقيقي من إهتمامي يأمل أن يكون على ظهر الصورة |
Güleceksin ama babam da gelmemesini umuyormuş zaten. | Open Subtitles | حسنا سوف تضحك لأن والدي كان يأمل نوعا ما ألا ياتي |
Dürüst olmak gerekirse içimde bir parça, bu savaş hakkında söylediklerinizin doğru olmadığını umut ediyor. | Open Subtitles | يجب أن أكون صادقاً معكم جزء مني يأمل أن يكون ما تقولونه عن الحرب غير صحيح |
Peki siz beyler, bu işten ne elde etmeyi umuyorsunuz? | Open Subtitles | وماذا يأمل السادة النبلاء - أن يربحوا من وراء هذا ؟ |
Ama ne yazık ki, karısı, hiç onun umduğu tepkiyi vermemişti. | Open Subtitles | .. ولكن مع الأسف لم تتجاوب زوجته لذلك كما كان يأمل |
Belli ki bu ülkelerdeki milletvekilleri tutuklanma korkusunun insanların seks satmalarını engelleyeceğini umuyorlar. | TED | عل ما يبدو، يأمل المشرعون في هذه البلدان أن الخوف من أن الاعتقال سوف يمنع الناس من الإتجار بالجنس. |
Bilim insanları kök hücreleri kullanarak vücudumuzun kendi organlarının yine kendi organlarıyla yenilenebilmesinin mümkün olduğu çok özel bir tür kişiye özel tıp alanı yaratabileceklerini umut ediyorlar. | TED | يأمل العلماء أن يصبح بالإمكان استعمال الخلايا الجذعية لصنع نوع مخصص جداً من الأدوية والتي باستخدامها يمكننا استبدال أعضاء جسمك بـ ... أعضاء جسمك نفسه . |