Ancak o zaman mı bu yaptığımın haklı olduğunu düşüneceksiniz? | Open Subtitles | وعندها فقط سوف تشعر بأن هناك ما يبرر هذه الخطوة؟ |
Hâlâ göreve inanan biri için kendini fazla haklı göstermeye çalışıyordu. | Open Subtitles | اذاً , لما اردت قتله؟ هو كان يبرر كثيراً بالنسبة لشخص |
Babamız olduğunu falan sanıyor. Kendini böyle haklı çıkarıyor yani. | Open Subtitles | يعتقد أنه والدنا أو ما شابه هذا ما يبرر به أفعاله، على أية حال |
Peki bu insanları hastanelik etmek için yeterli bir bahane mi? | Open Subtitles | زوجتي. أوَتحسب هذا يبرر إيذاء الناس لحدّ دخولهم المشفى؟ |
Ve nihayetinde gerçek olan şey, kendine hangi mazereti söylersen söyle bu terörizm ile alakalı değil. | Open Subtitles | في النهاية كنت أدرك أنه مهما ما يبرر ذلك، - - حتى انها ليست حول الإرهاب. |
Ama yine de dün giydiği kıyafet için onu acımasızca eleştirmene mazeret değil bu. | Open Subtitles | لكن هذا لا يبرر لطريقة كلامك معه أمس حول ما يرتديه |
Sayılır. Ama bu hala bedenleri nasıl tutuşturduğunu açıklamıyor. | Open Subtitles | هذا فقط تخمين , لانه لا يبرر كيفية اضرام النار بالجثث؟ |
Her neyse, oraya buraya yapılan garip masaj müebbet hapsi haklı çıkarmaz. | Open Subtitles | التدليك الغريب هنا وهناك.. لا يبرر السجن المؤبد |
Ve o cinayeti kendine haklı gösterebilmek için abartılı bir adalet anlayışı geliştirdi. | Open Subtitles | ومنذ حينها تطور لديه حس متضخم بالعدالة لكي يبرر القتل لنفسه |
Bunun ellerine bulaşan kanı haklı çıkardığını mı düşünüyorsun? | Open Subtitles | وهل تعتقد أن هذا يبرر يدك الملوثة بالدماء؟ |
# Açıklasam mı kaynamanı haklı kılmak için yorulan kalbimi # | Open Subtitles | لشرح عذاب قلبي الذي يبرر أن تغلي في المياه |
Ya da aklın olanları haklı çıkarmaya çalışıyor. | Open Subtitles | او ان دماغك يبرر لما يحدث استطيع قول نفس الشيء لك |
- Ama bu, yapmadığımı, yapamayacağımı bildiğiniz şeyler için beni suçlamanızı haklı çıkartmaz. Hadi aç artık Sara. | Open Subtitles | و لكن هذا لا يبرر لك اتهامي باشياء أنت تعرف أني لم أفعلها |
Kampta olmanız, kurallara karşı hareket etmenizi haklı çıkarmaz. | Open Subtitles | هذا المعسكر لا يبرر خرق القواعد والعصيان |
Hâlâ göreve inanan biri için kendini fazla haklı göstermeye çalışıyordu. | Open Subtitles | هو كان يبرر كثيراً بالنسبة لشخص لايزال يؤمن بالمهمة |
Terör sadece bahane. | Open Subtitles | في نهاية المطاف الحقيقة تختفي بغض النظر عمّا يبرر لك بيع نفسك. |
- Bu hareketlerinin mazereti değil. | Open Subtitles | هذا لا يبرر أفعالكِ |
Umarım yarın daha iyi gider, ama bu bir mazeret değil. | Open Subtitles | أرجو أن يكون غداً افضل لكنهذالا يبرر... |
Ama bu üstünde neden sadece futbol formam olduğunu açıklamıyor. | Open Subtitles | لكن هذا لا يبرر لماذا ترتدين قميصي الرياضي |
Son zamanlarda çok stres yaşadım, ...bu yüzden dünkü kaba davranışımı mazur görün, ...ama umarım, bir şekilde, beni kalplerinizde de affedersiniz. | Open Subtitles | لقد كنت واقعا تحت ضغط كبير مؤخرا أنا أعرف أن هذا لا يبرر سلوكى السئ ليلة أمس و لكنى آمل بطريقة ما أن تغفرا لى |
Eh, en azından o Fed Aradığınız neden açıklar ve seni görmeye geldim zaman kırık değildi neden. | Open Subtitles | حسناً ، هذا يبرر لماذا كان يبحث عنك الفيدراليون و لماذا لم تكوني منهارة عندما أتيت لرؤيتك |
%95'i araba kullanıyor, bu da işe gidiş geliş sürelerinin neden Amerika'nın en yükseklerinden olduğunu biraz açıklıyor. | TED | 95 بالمائة يستخدمون السيارات، ما يبرر جزئيًا امتلاكها أطول فترات التنقل في أمريكا الشمالية. |
Hiçbirşey bu odada ne döndüğünü doğrulamaz. | Open Subtitles | لا شيء يبرر ما حدث في هذه الغرفة |