İş kanunları çiğnemeye gelince çoğu kişi bunu göze alamıyor. | Open Subtitles | عندما يصل الأمر لخرق القوانين، معظم الناس لا يتحملون هذا. |
Devlet adamları böyle bir şeyi göze alamaz. Ayrıca, buna ihtiyacım var. | Open Subtitles | رجال الدولة لا يتحملون مثل هذا الشئ ، لقد أعجبنى حقا |
İnsanımız artık tahammül sınırını geçmiştir. | Open Subtitles | أقسم بالله أن الناس ما عادوا يتحملون أكثر من ذلك |
bir çok çift bu kadar baskıyı kaldıramaz, özelliklede damadın ayaklarını ateşe verdiysen. | Open Subtitles | انه وقت مليء بالتوتر ازواج كثيرون لا يتحملون الضغط خاصة اذا اشعلت النار في ارجل العريس المستقبلي |
Çoğu insan başkalarının paralarını kaybedebilir ve buna çok da iyi katlanırlar. | Open Subtitles | معظم الناس قد يخسروا أموال غيرهم و يتحملون الأمر بشكل جيد جدا. |
Onlar bunu diğer herkese paslarlar ve hareketleri için sorumluluk almazlar ve yine böyle insanları dinlemek zordur. | TED | كل مايفعلونه هو تمرير اللوم الى من حولهم ولا يتحملون مسؤولية أفعالهم. مرة أخرى من الصعب الإستماع الى هذا الشخص |
İnsanlar, yaptıkları şeylerin sorumluluğunu üstlenmediklerinde, canımı sıkıyorlar. | Open Subtitles | يتعبني حقا إن الناس لا يتحملون مسؤولية الأشياء الصغيرة |
Kimlere güvendiklerini, kimleri kızdırmayı göze alamayacaklarını öğrenin. | Open Subtitles | أعرفون بمَن يثقون، ومَن لا يتحملون أغضابهم. |
Askerler, muhteşem başarılara imza atarken tehlikeleri göze alırlar ve zahmete katlanırlar. | Open Subtitles | -من الرجال من يتحملون المصاعب لتحقيق الاعمال المجيدة |
Eskisi göze geldi. | Open Subtitles | مرضى الكلي لا يتحملون هذا. |
"Dalga geçilmeyi göze alamayacağını mı"? | Open Subtitles | لا يتحملون المداعبة"؟" |
Babam hep "insafın" acıya tahammül edemeyen ödleklerin kullandığı bir laf olduğunu söylerdi. | Open Subtitles | لقد أخبرني أبي دائماً أن الرحمة هي كلمة يستخدمها الجبناء عندما لا يتحملون الألم |
Karmakarışık. Francesca ve Sandrine birbirlerine tahammül edemiyorlar. | Open Subtitles | فوضى، (فرانشيسكو) و(ساندرايني) لا يتحملون بعضهم البعض |
Bazıları bu yüksekliği kaldıramaz. | Open Subtitles | فالبعض لا يتحملون الإرتفاع عن سطح البحر |
Birden herkes şaka kaldıramaz oldu. | Open Subtitles | أصبح الناس فجأة لا يتحملون المزاح. |
İşkence görenler yeryüzündeki tarifsiz günahlara katlanırlar, kendilerini teslim eder ve varlıklarının ötesinde geçerler. | Open Subtitles | المرترس) يتحملون خطايا الأرض) أنهم يسلمون أنفسهم ويتجاوزون المقياس الطبيعي |
Dürüstçe insanlara ne kadar su olduğunu söylüyorlardı ve böylece sorumluluk almaları sağlanıyordu. | TED | كانوا يخبرون الناس بكل شفافية مقدار ما تبقى لهم من مياه، تاركين إياهم يتحملون المسؤولية. |
İnsanlar, yaptıkları şeylerin sorumluluğunu üstlenmediklerinde, canımı sıkıyorlar. | Open Subtitles | يتعبني حقا إن الناس لا يتحملون مسؤولية الأشياء الصغيرة |