İnsanlar nefes alır, hayaletler değil. Aralarındaki fark işte bu. | Open Subtitles | الناس يتنفسون أما الأشباح فلا يستطيعون هذا هو الفرق الوحيد |
Bir sürü şey. Nasıl nefes aldığını, nasıl iletişim kurduğunu mesela. | Open Subtitles | أطنان من المعلومات, مثلاً كيف يتنفسون, وكيف يتواصلون مع بعضهم البعض |
Fraktal akciğerleri ile bu kelimeler nefes buldu. | TED | كانوا يتنفسون تلك الكلمات برئات ذات أشكال كسرية. |
Yeni anne-babalar olarak tek istediğimiz bebeğimizin sağlıklı olduğundan, nefes aldığından ve tabii ki hayatta olduğundan emin olmaktır. | TED | وكوالدين جديدين، نريد كلناأن نبقي اطفالنا بصحة جيدة. يتنفسون جيداً، وأنهم احياء بالطبع. |
Öğleden sonra yürüyüş yaparlar. Derin nefes alarak. | Open Subtitles | بعد ظهر كل يوم، يمشون و هم يتنفسون بعمق. |
Timsah yavruları yumurta içinde olsa da nefes almaları gerek. | Open Subtitles | صغار التماسيح تبداء حياتها في بيضه ولكن لابد ان يظلوا يتنفسون الهواء |
O kadar canlı gibi görünen içi doldurulmuş kuş gördüm ki... nefes aldıklarına yemin edebilirdin. | Open Subtitles | رأيت طيور ميتة للغاية لكنك تقسم أنك رأيتهم يتنفسون. |
Bu da yanmadan önce nefes almadıklarını gösterir ve bu bez parçası da yanıcı bir maddeyle ıslatıldıklarını gösteriyor. | Open Subtitles | وهذا يعني بأنهم لم يكونوا يتنفسون قبل النار وهذه القطعة الصغيرة من القماش تعني بأنهم غطسوا في سائل قابل للإشتعال |
Sizin yaşınızda hala desteksiz nefes alan bir kadın bulmak zor efendim. | Open Subtitles | إنه من الصعب إيجاد من فى مثل عمرك يتنفسون |
Madenlerden birine atacağım hayatlarının sonuna kadar derin, derin nefes alsınlar. | Open Subtitles | أنا فقط سأرميهم فى منجم... دعهم يتنفسون ما بالأعماق لبقية حياتهم |
11nci Blok'ta, içine tıka basa doldurulan mahkûmların güçlükle nefes aldığı ve sadece ayakta durabildikleri hücreler ile içine konulanların ölene kadar aç bırakıldığı hücreler vardı. | Open Subtitles | فى المبنى 11 كانت الزنازين مُقامة حيث السجناء محشورين سوية برعب حتى أنهم بالكاد يتنفسون |
- Ondan daha uzun süredir nefes alıyorlardı,.. | Open Subtitles | نعم, و انا متاكد انهم كانوا يتنفسون بشكل احسن, |
Böylece, insanlar orada yaşayabilecek ve bununla nefes alabilecekti. | Open Subtitles | لكي يستطيع البشر العيش هناك و يتنفسون الهواء بهذا |
Kumların altına girip kamışla mı nefes alıp veriyorlar? | Open Subtitles | ماذا ، هل هم تحت الرمال يتنفسون عن طريق القش ؟ |
Bazıları mısır yiyor, bazıları dümdüz ileri bakıyor ve mağara adamları gibi ağızlarından nefes alıyorlar. | Open Subtitles | بعضهم يتناول رقائق الذرة وبعضهم يحدّق إلى الأمام يتنفسون من أفواههم كإنسان الكهف |
O bacalar açık. Ayrıca uzay giysileri de yok. Suyla nefes alıyorlar. | Open Subtitles | المهاوي مفتوحة وليس لديهم بدل هم يتنفسون الماء |
O şerefsizlerin hala nefes alıyor olması hoşuma gitmiyor, ...ama burada olmaktan memnunum. | Open Subtitles | أقصد أني لست مسرورة لأن أولئك الحقراء لازالوا يتنفسون و لكني .. سعيدة أننا نفعل |
Fakat temek olarak Yansımalar nefes alıp yaşayan bir kopyadır. | Open Subtitles | لكن النظائر المزدوجة، أحياء ، يتنفسون ، يعيشون حياتين. |
Yaşayan, nefes alan, ciğerleri, teni olan, dokunup konuşabileceğin insanlar. | Open Subtitles | أشخاص أحياء يتنفسون ولديهم رئة و جلد، تستطيع أن تلمسهم وتتفاعل معهم، علينا ان نجد لك |
Bu şirketi batırıp bizim ilacımız sayesinde yürüyebilen, konuşabilen ve rahat nefes alabilen insanların hayatlarını ellerinden alıyorsun. | Open Subtitles | انتم تفلسون هذه الشركه و تاخذون سنين من الحياه من ناس حقيقين الذين يسيرون , يتكلمون , و يتنفسون بطريقه اسهل |
Yani burada maskeli ve oksijen borulu adamların gelmesini bekliyoruz. | Open Subtitles | إذاً فنحن هنا ننتظر ظهور أشخاص مقنعين يتنفسون عبر أنابيب. |