Artık, kapıda beklemesine izin veriyoruz, bu onu mutlu ediyor. | Open Subtitles | والآن، نتركه ينتظر قرب البوابة هذا يجعله سعيداً |
Üstüne üstlük bütün bunlar onu mutlu ediyor. | Open Subtitles | بدلا من أن يفعله فقط لأن ذلك يجعله سعيداً |
Oynamak onu mutlu ediyor Onu sahada görsen gurur duyarsın | Open Subtitles | اللعب يجعله سعيداً وانااعتقدانهينبغيعليك انتكونفخوراجدا.. i ان تراه في الملعب |
Yani ne olursa olsun, Leonard kendisini çok mutlu eden birini bulduğu için memnunum. | Open Subtitles | أقصد, إن كان هناك تأثير فهو سروري أن (لينورد) قد وجد أحداً يجعله سعيداً جداً |
Ve Bay Burton da kendisi mutlu eden ve genç hissettiren bir yol bulmuş. | Open Subtitles | والسيد (بيرتون) وجد وسيلة ليشعر بصباه من جديد، وهذا ما يجعله سعيداً. |
Onu dürtmeyi seviyorum çünkü onu mutlu ediyor ve açıkçası bunu birazcık da testislerimde hissediyorum. | Open Subtitles | أحب أن أدغدغة فهو يجعله سعيداً |
onu mutlu ediyor. | Open Subtitles | إنه يجعله سعيداً |