Belki Tanrı berbat şeylerin olmasına izin veriyor veya olanak tanıyor, böylece şevkat ve kahramanlıklar gözükebiliyor. | TED | ربما يسمح الرب أو يجيز حدوث أشياء فظيعة, حتى تظهر البطولة والرأفة. |
Müslümanlara, sınırlı ölçüde, savunma amaçlı silahlamaya izin veriyordu. | Open Subtitles | لقد أعطى المسلمون تصريحا محددا يجيز حمل السلاح للدفاع عن النفس |
Peki İslam, bir kızın kendi istediği erkekle evlenmesine izin veriyor mu? | Open Subtitles | و هل يجيز الإسلام للفتاة حق الموافقة على الزواج؟ |
İslâm spor olsun diye avlanmaya izin vermez. Ama size eşlik edeceğim. | Open Subtitles | لا يجيز الإسلام للمرء القتل كرياضة ولكنّي سأرافقكما للصحبة |
Konuşmak için izin aldığını hatırlamıyorum! | Open Subtitles | لا أتذكّر بأنّك دوّنت محضراً يجيز لك الكلام |
Herhangi bir operasyona izin vermiyor. | Open Subtitles | انه لا يجيز مزيداً من القوات التشغيلية. |
Buna izin verirken içim hiç rahat değil. | Open Subtitles | أنا لست مرتاحا يجيز هذا |
Yoldaş Obama hâlâ Noel'e izin verdiği için müteşekkir ol. | Open Subtitles | (امتنانا ل(أوباما مازال يجيز الأعياد |
İzin mi! | Open Subtitles | يجيز! |